Merhaba
sevgili okurlar. Yaz sıcaklarının yeni yeni başladığı şu günlerde,
bulabildiğiniz serin bir köşede bir külah dondurmadan başka ne istersiniz?
Buzlu meyva suları mı, buz gibi bir bardak su mu? Bir bardak çaya ne dersiniz?
Ama buzlu değil ha.. İnce belli cam bardaktan bir bardak çay bütün harareti
keser. İçtikten sonra uzun bir süre susamazsınız.
Akşam
Haberleri gazetemizle birlikte olmaya başladığımızdan bu yana bir ay geçti
dostlar. Bana aşinalığınızın oluşmaya başladığını sanıyorum. Giderek bir
muhabbetimiz de olacaktır. Bunu umuyor ve bekliyorum.
*
Bir mızrak boyu oldu gün derlerdi eskiler
güneş ve gölgeden saate bakıp
Soylular saraylarında içi kum dolu cam fanusla
ölçerlermiş zamanı
Sonra cep saatleri, meşhur Serkisof’lar Rusya dan
Sonra İsviçre’den kol saatleri
arkadaşlara caka satmalar
Japonlarda saatin konuşanını yaptılar
herkese inat
Zamanı minicik zamanlara böldüler
maddenin atomlara bölünmesi gibi
Bölünmese kıpırdamaz mıydı rampalarından
Uzay araçları, uydular?
Sanki birileri bizi ‘ti’ ye alıyor
Ötede ışık yılı birimi varken
İnsan hayatı ne cüce kalıyor
Aydın Göle
1982
*
Ne çok zamana
takmışım ben, hayret ediyorum şimdi. Oysa zamanı bilinçli kullanırsak boşa ömür
tüketmemiş oluruz. Sanırım zamanı gereksiz kullanmaktan çok korkuyordum. Şimdi
zamanı saldım çayıra, mevlam kayıra.
Küçük küçük parçalardan oluşan uzun şiirlerimden birine sıra geldi. Bu bir dizi şiirle söyleşimize noktayı koymadan önce belirtmeliyim Burada hayatım anlatılıyor. Çocukluk ve ilk gençlik yıllarım.. Fazla söze gerek yok! Şiir size her şeyi anlatacak. Beğenilerinize sunuyorum, buyurun.
Küçük küçük parçalardan oluşan uzun şiirlerimden birine sıra geldi. Bu bir dizi şiirle söyleşimize noktayı koymadan önce belirtmeliyim Burada hayatım anlatılıyor. Çocukluk ve ilk gençlik yıllarım.. Fazla söze gerek yok! Şiir size her şeyi anlatacak. Beğenilerinize sunuyorum, buyurun.
*
Arkamızdan itti karanlık
Biz telaşla içeri daldık
biraz karanlık korkusu
“Bu ne acele” dedi babam
sevgisi saklı
öfkesi belli sesiyle
yemek yerken biz,
ay çıktı
pencereden bizi seyretti
Gülümsüyordu durmadan yaz geceleri
Karanlık dışarıda kaldı
Yanımızda annemiz babamız
Güvendeydik ve korkusuz
Karanlık dışarıda kaldı, tek başına
Biz evimizde beş kişiydik
Huzurla uyurdu minik kız kardeşimiz
Evimizi çok seviyordum
Kimi geceler
beni hisseder gibiydi
duvarlarını okşuyordum
Pek yaramaz değildik biz,
uslu sayılırdık hatta
Oysa babam diyordu ki:
“bir şey öğrenemiyecekler bunlar hayatta”
Annemse: “onlara bir şey öğretecek kimse yok ta”
derdi
ve
bir küçük kavga başlardı bizim için.
Uyumak istemiyorum bu gece
yatağımda geceyi dinliyorum
Köpekler havlıyor uzaktan uzağa
bir
evden geceye uyanmış bir bebek
durmadan ağlıyor
Annemle babamın mırıltıları geliyor yan odadan
Sonra,
sonra
sesler ip atlıyor
kanatlı bir melek
beni kucaklıyor
Altın saçlı, zümrüt gözlü, alnında bir yıldız
beraber ip atlıyoruz
Sonra,
sonra ip atlamayı
bırakıyoruz
-beni yakalayamazsın- diyor
dönüpte bana
Hızlı koşamıyorum
ama hayret ayaklarım felçli değil
Birden çiçekler büyüyor
Büyüyor ve şarkı söylüyorlar
Sonra,
sonra
bir ışık giriyordu gözlerime
melek gibi sesiyle
annem kahvaltıya çağırıyordu
… … …
Eğer Tanrı sevmiyorsa beni, annemde sevmez
Annemle yaşarken, annemsiz kalırdım o zaman
Kim bilir
belki
dışarıda atabilir beni
o polis amcalı köşede
saraçhanede, direk başında
kendi kendime söz verdim
yaramaz olmayacaktım bundan sonra
Yaramazlık yaptığımda
-Tanrı seni cezalandırır-
diyordu annem
ve çok kötü geçiyordu günüm
Değneğim taşa çarpıyordu
DÜŞÜYORDUM
Soğuktan değil korkudan
ÜŞÜYORDUM
Yaramazlık yaptığım zaman
annem ve tanrı beraberce
beni cezalandırıyorlardı
KORKUYORDUM
… … …
Karanlık beyaz bu gece
Karlı geceler karanlık olmuyor yeterince
Kış ramazanında sahura kalktık
Sobamız ihtiyar oburlar gibi odun yiyor
Biz börek yiyoruz iştahla
Top patladı,
İMSAK
Babam kiremitler görününce sigarayı kesiyor
Onlar yatıyorlar
kardeşimle ikimiz
oturuyoruz,
Gazetelerden resimler kesiyoruz,
Yapıştırıyoruz camlara, oynuyoruz
Işıkları kapatıyoruz,
Karartma
Bir kibrit çakıyoruz,
camın karşısı
Sinema
Sofa duvarında kelebekler uçuyor
arabalar çarpışıyordu
Sabah aydınlığı oyunumuzu bozuyordu
bozuyordu ışık
Eyvah! Annem çok kızacak ortalık karmakarışık
… … …
Babam gelmezdi kimi geceler,
şofördü, yol yutardı
Gelemeyince, tutar arabada yatardı
Biz ise onu beklerdik
Hafif bir ürpertiyle korkardık
Rüzgarlar o geceler zalimleşirlerdi
Kapıyı kırıp içeri girmek isterlerdi
Korkuyla karışık bir uyku gelirdi gözlerimize
Annem su serper bizi uyandırırdı
-uyumayın babanız gelecek- derdi
Uykumuzu açmak için bir türkü tuttururdu
acı acı söylerdi
Uzakta kalmıştı on sekizinde, anasından, babasından
Görmemişti hiç sekiz senedir
Bir türkü tuttururdu acılı söylerdi
Korktuğunu hiç düşünmemiştik
O da korkuyormuş
O
zamanlar yalnızlıktan
… … …
Uykusu tavşan uykusu
Her yeri uyurdu, kulakları nöbette
Babamın yorgun ayak seslerini
sokağın başından
duyardı
Duyar duymaz kalkar kapıyı açardı
Babamda annemin yattığına, uyuduğuna inanmazdı hiç
… … …
Annem yolların hem dostumuz
hem düşmanımız olduğunu
söylerdi
Oymuş annesinden, babasından, kardeşlerinden ayıran
Yine o birbirlerine kavuşturacakmış.
… … …
Yolumuzda kalas direkler vardı önce
Sonra demir direkler dikildi
Kaç zamandır üçüncü nesil direkler elektrik vermeyi bekliyor
Değişmeyen serçelerle kırlangıçlardı
Elektrik tellerinde beşikte sallanır gibi
sallanırlardı
… … …
Sonra ilk sevda yılları
Küçük sevgilim bir dilber taslağı
Saat çanı her vuruşuyla
güzelliğini çiziyor
onu büyütüyordu
yüreğimi kulağımda
DUYUYORDUM
Ara sıra göz göze gelirdik
ahlar derinleşirdi
uçurum boyu olurdu
Ve ahlar daha derindi. Kısıtlandıkça
Bakışlar daha mahvediciydi
ondan bir bakış
Çaldıkça
Çaldıkça
Ve kızaran yüzü
gözleri kadar
söylüyordu sevgisini
Aydın Göle
1982
Hepinize dinlenebileceğiniz mutlu bir tatil günü diliyorum. Segiyle kalın.
23.06.13
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder