30 Haziran 2013 Pazar

ŞAİRLERİN ŞİİRLERİYLE SÖYLEDİĞİ 05



          Merhaba sevgili okurlar. Yaz sıcaklarının yeni yeni başladığı şu günlerde, bulabildiğiniz serin bir köşede bir külah dondurmadan başka ne istersiniz? Buzlu meyva suları mı, buz gibi bir bardak su mu? Bir bardak çaya ne dersiniz? Ama buzlu değil ha.. İnce belli cam bardaktan bir bardak çay bütün harareti keser. İçtikten sonra uzun bir süre susamazsınız. 

         Akşam Haberleri gazetemizle birlikte olmaya başladığımızdan bu yana bir ay geçti dostlar. Bana aşinalığınızın oluşmaya başladığını sanıyorum. Giderek bir muhabbetimiz de olacaktır. Bunu umuyor ve bekliyorum.

*

Bir mızrak boyu oldu gün derlerdi eskiler
                                  güneş ve gölgeden saate bakıp
Soylular saraylarında içi kum dolu cam fanusla 
                                                     ölçerlermiş zamanı
Sonra cep saatleri, meşhur Serkisof’lar Rusya dan
Sonra İsviçre’den kol saatleri
                                     arkadaşlara caka satmalar 
Japonlarda saatin konuşanını yaptılar
                                                  herkese inat
Zamanı minicik zamanlara böldüler
                              maddenin atomlara bölünmesi gibi
Bölünmese kıpırdamaz mıydı rampalarından
                                               Uzay araçları, uydular?
Sanki birileri bizi ‘ti’ ye alıyor
Ötede ışık yılı birimi varken
İnsan hayatı ne cüce kalıyor

Aydın Göle
1982

*
        Ne çok zamana takmışım ben, hayret ediyorum şimdi. Oysa zamanı bilinçli kullanırsak boşa ömür tüketmemiş oluruz. Sanırım zamanı gereksiz kullanmaktan çok korkuyordum. Şimdi zamanı saldım çayıra, mevlam kayıra.

         Küçük küçük parçalardan oluşan uzun şiirlerimden birine sıra geldi. Bu bir dizi şiirle söyleşimize noktayı koymadan önce belirtmeliyim Burada hayatım anlatılıyor. Çocukluk ve ilk gençlik yıllarım.. Fazla söze gerek yok! Şiir size her şeyi anlatacak. Beğenilerinize sunuyorum, buyurun.

*

Arkamızdan itti karanlık
Biz telaşla içeri daldık
            biraz karanlık korkusu
“Bu ne acele” dedi babam
                            sevgisi saklı
                          öfkesi belli sesiyle
yemek yerken biz, 
                        ay çıktı
                   pencereden bizi seyretti
Gülümsüyordu durmadan yaz geceleri
Karanlık dışarıda kaldı
Yanımızda annemiz babamız
Güvendeydik ve korkusuz
Karanlık dışarıda kaldı, tek başına
Biz evimizde beş kişiydik
Huzurla uyurdu minik kız kardeşimiz
Evimizi çok seviyordum
Kimi geceler
             beni hisseder gibiydi
               duvarlarını okşuyordum
Pek yaramaz değildik biz,
                        uslu sayılırdık hatta
Oysa babam diyordu ki:
               “bir şey öğrenemiyecekler bunlar hayatta”
Annemse: “onlara bir şey öğretecek kimse yok ta”
                                                                    derdi
                              ve bir küçük kavga başlardı bizim için.
Uyumak istemiyorum bu gece
                                      yatağımda geceyi dinliyorum
Köpekler havlıyor uzaktan uzağa
                          bir evden geceye uyanmış bir bebek
                                                              durmadan ağlıyor
Annemle babamın mırıltıları geliyor yan odadan
Sonra,
         sonra sesler ip atlıyor
                            kanatlı bir melek
                                            beni kucaklıyor
Altın saçlı, zümrüt gözlü, alnında bir yıldız
                                            beraber ip atlıyoruz
Sonra,
       sonra ip atlamayı bırakıyoruz
                              -beni yakalayamazsın- diyor
                                                            dönüpte bana
Hızlı koşamıyorum
                   ama hayret ayaklarım felçli değil
Birden çiçekler büyüyor
Büyüyor ve şarkı söylüyorlar
Sonra,
          sonra bir ışık giriyordu gözlerime
                                        melek gibi sesiyle
                                annem kahvaltıya çağırıyordu
… … …

Eğer Tanrı sevmiyorsa beni, annemde sevmez
Annemle yaşarken, annemsiz kalırdım o zaman
Kim bilir
          belki dışarıda atabilir beni
                              o polis amcalı köşede
                                   saraçhanede, direk başında
                                          kendi kendime söz verdim
                                 yaramaz olmayacaktım bundan sonra
Yaramazlık yaptığımda
-Tanrı seni cezalandırır-
                      diyordu annem
                              ve çok kötü geçiyordu günüm
Değneğim taşa çarpıyordu
DÜŞÜYORDUM
Soğuktan değil korkudan
ÜŞÜYORDUM
Yaramazlık yaptığım zaman
annem ve tanrı beraberce
beni cezalandırıyorlardı
KORKUYORDUM
… … …

Karanlık beyaz bu gece
Karlı geceler karanlık olmuyor yeterince
Kış ramazanında sahura kalktık
Sobamız ihtiyar oburlar gibi odun yiyor
Biz börek yiyoruz iştahla
Top patladı,
İMSAK
Babam kiremitler görününce sigarayı kesiyor
Onlar yatıyorlar
                   kardeşimle ikimiz
                                           oturuyoruz,
Gazetelerden resimler kesiyoruz,
Yapıştırıyoruz camlara, oynuyoruz
Işıkları kapatıyoruz, 
                           Karartma
Bir kibrit çakıyoruz, 
                       camın karşısı  
                                      Sinema
Sofa duvarında kelebekler uçuyor
                               arabalar çarpışıyordu
Sabah aydınlığı oyunumuzu bozuyordu
                                             bozuyordu ışık
Eyvah! Annem çok kızacak ortalık karmakarışık
… … …

Babam gelmezdi kimi geceler,
                                  şofördü, yol yutardı
Gelemeyince, tutar arabada yatardı
Biz ise onu beklerdik
Hafif bir ürpertiyle korkardık
Rüzgarlar o geceler zalimleşirlerdi
Kapıyı kırıp içeri girmek isterlerdi
Korkuyla karışık bir uyku gelirdi gözlerimize
Annem su serper bizi uyandırırdı
                  -uyumayın babanız gelecek- derdi
Uykumuzu açmak için bir türkü tuttururdu
                                                  acı acı söylerdi
Uzakta kalmıştı on sekizinde, anasından, babasından
Görmemişti hiç sekiz senedir
Bir türkü tuttururdu acılı söylerdi
Korktuğunu hiç düşünmemiştik 
O da korkuyormuş
                        O zamanlar yalnızlıktan
… … …

Uykusu tavşan uykusu
Her yeri uyurdu, kulakları nöbette
Babamın yorgun ayak seslerini
                          sokağın başından
                                             duyardı
Duyar duymaz kalkar kapıyı açardı
Babamda annemin yattığına, uyuduğuna inanmazdı hiç
… … …

Annem yolların hem dostumuz 
                             hem düşmanımız olduğunu 
                                                           söylerdi
Oymuş annesinden, babasından, kardeşlerinden ayıran
Yine o birbirlerine kavuşturacakmış. 

… … …

Yolumuzda kalas direkler vardı önce
Sonra demir direkler dikildi
Kaç zamandır üçüncü nesil direkler elektrik vermeyi bekliyor
Değişmeyen serçelerle kırlangıçlardı
Elektrik tellerinde beşikte sallanır gibi
                                              sallanırlardı

… … …

Sonra ilk sevda yılları
Küçük sevgilim bir dilber taslağı
Saat çanı her vuruşuyla 
                        güzelliğini çiziyor
                                onu büyütüyordu
                                   yüreğimi kulağımda
                                    DUYUYORDUM
Ara sıra göz göze gelirdik
                             ahlar derinleşirdi
                                uçurum boyu olurdu
Ve ahlar daha derindi. Kısıtlandıkça
Bakışlar daha mahvediciydi
                                    ondan bir bakış
                                              Çaldıkça
Ve kızaran yüzü
                 gözleri kadar
                       söylüyordu sevgisini 

Aydın Göle
1982


Hepinize dinlenebileceğiniz mutlu bir tatil günü diliyorum. Segiyle kalın.


                                                                                                                                      23.06.13







Hiç yorum yok:

Yorum Gönder