Sanayileşmeyle birlikte çalışma alanları topraktan fabrikalara kayınca kentler önem kazandı. Toprağın makineyle işlenmeye başlaması da köyden kaçışı hızlandırdı. Daha önce kentler yönetim erkinin toplandığı, kültür ve sanat merkeziyken bu özelliğine ticaret merkezleri olma özellikleri katıldı.
Kent soylu kavramı varlığını sürdürse bile dış mahallelerine
yerleşerek kenti büyütüp kent hizmetinden faydalanan köylüler taşralı kültürünü
kente taşıdılar. Evvelden büyük kentlere gidenler geldikleri yere döndüklerinde
büyük kentin kendilerine kattığı sosyo kültürel farklılıkla hemen fark edilir
ve çevreden büyük itibar görürlerdi. Ülkemizde köylerden kentlere göçlerle
kentler bu özelliklerini yitirerek kocaman birer köy oldular. Arık kent
merkezlerinde bir apartman dairesinde yaşamak zenginlik göstergesi değil, tam
tersine fakirlik göstergesidir. Gelir durumu biraz daha iyi olanlar kent
dışında kurulan uydu kentlerdeki villalarda veya çok daha lüks dairelerde
oturuyorlar.
Kentlerde ticaretin ve sanayi üretiminin toplandığı ilk
zamanlarda mahalle bakkalları, mahalle terzileri, semt kasapları, semt
ayakkabıcıları, saatçileri, değirmencileri, nalbantları, iğnecileri vardı. 1940
yılından sonra Amerika da sanayileşmenin sonucunda başlayan marketleşmeyle daha
sonra Avrupa da, ülkemizde 1960 yılından itibaren başlayan sanayi hamlemizle birlikte, 1980
yılından sonra hızlanan yabancılara satışla bu mesleklerin ortadan kalkması
kentliliğin göstergesiydi. Bu dönem kentliliğin, gelir açısından bireysel
kazançları en çok arttırdığı dönemdi. Dönemin ortalarında (yuppilik dönemi)
zenginliğin şımarıklık olarak gösterilmesi doğal karşılandı, lüks tüketim en
büyük değer kabul edildi. Hem ülkemizde hem dünyada çevre felaketlerinin
yaşanması sonucu yuppilik olarak adlandırılan bu dönem sona erdi.
Şimdi tersine bir gelişme ucunu göstermeye başladı. Japonya,
mesleği olan ve işlerinde başarılı insanların yaşama biçimini değiştirip köy
hayatı yaşamak ve toprak üretiminde bulunmak isteyenlerini destekleme kararı
aldı. Bu tarımda küçük üreticiyi desteklemek demektir. Sormadan edemiyorum,
neden? Neden büyük toprak sahibi değilde, küçük üretici? Neden köylü değilde
hayat tarzını değiştirmek isteyen kentli? Kentlinin marketlerden yaptığı alış
verişlerle yediklerinden tat alamadığı için, organik üretimi yapacağı mı
düşünülüyor? Kaliteli yemek yeme giderek azaldığı için, ticaretin insanı yok
etmesine izin vermemek mi hedefleniyor? Bu kalite sadece ürünler için mi
geçerli, hizmet biçimiyle ilgisi yok mu?
Alıcı ile üretici-satıcı birebir, yüz yüze ilişki kurmasının
unutulan toplum ilşkisini yeniden canlandırmak kentsel dönüşümün bir parçası.
Japonya’nın Osaka kentinde kaliteli ve sağlılklı ürünleri satışa sunan küçük
dükkanların açılması destekleniyormuş. Alış veriş merkezlerine eskisi gibi hoş
bakılmıyormuş artık.
Sadece bu konuda değil, her alanda bir değişiklik ihtiyacı
var. Yayın dünyası umulmadık sürprizlerle karşılaşınca durumun farkına varıyor. Amerika da dergi dünyasının
ödülleri dağıtılmış. Sırt Çantası (Backpack) adlı dergi, Amarikan dergiciliğin
önemli ismi, kaliteli içeriği ile şöhretli New Yorker kadar ödül alınca yayın
yönetmeni çok şaşırmış. Sırt çantası dergisinin tabiatın keyfini çıkartmaktan
söz etmesi, açık havada kaliteli dolaşmanın yöntemlerini araması satışının
artmasına ve ödülleri kazanmasına en büyük sebep olduğu fikrinde herkes.
Bu artık kent köy olgusunun doğanın lehine değişme
işaretimidir acaba? Biz henüz gelişmiş batı ülkeleri kadar olmasada çağın
hastalığına yakalanmış durumdayız. Bu değişim bizim içinde gerekli.
Ben şu terminatörleri ve onların dünyasını hiç sevmemiştim
zaten. Daha önce makineyle tanışan köylüler kadar, kırsal yaşamı da bilen
kültürlü kentlilerde olacak artık.
Mahalle bakkalım geri gelsin, terzimle arkadaşlığım devam
etsin isterim. Ben konfeksiyondan giyinirken yuppiler zaten butiklerden yada
özel modacılarından giyiniyorlardı. Bende bu haklarımı geri istiyorum.
17.06.13
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder