Yüce Allah kadına örtünmesi buyruğunu kur’an yoluyla bize
ilettiği çağda insan köle olarak alınıp satılıyordu. Kölenin cinsiyet ayrımı
yoktu. Evin kapısına bağlanan köpeğe, yada içeri alınan kediye duyulan sevgi
kadar bir sevgi duyularak, hem ev işlerinde hem gönül işlerinde kullanılıyordu.
Bunların köle olduğu belli olması için açık olma şartı vardı.
İslamiyet kapanma zorunluluğunu özgür olan, alınıp
satılamayan kadınlara getirmişti. Yüce Allah Kur’anında bu kadınlara örtünmenin
ölçülerini koyarken kadının toplumsal konumunu belirlemiştir. Böylelikle köle
ile hür kadının fark edilmesi sağlanmıştır. İnanmanın ilk şartı da özgür ve
aklı başında olmaktır. Buradan köleler Müslüman olamaz anlamı çıkarılmamalıdır.
Bir köle eğer Müslüman olursa Müslüman efendisine kölesini
azat etmesi önerilir.
İkinci olarak cinselliğin göstermeciliğini bu örtünme ile
önlerken, erkeğe yaradılıştan üremede görevi gereği verilmiş olan daha çok
tahrik olma güdüsüne set konmuş oluyor. Erkeğe de her kadına istekle bakma
yasağı getirilmiştir. Bu yol doğacak çocukların ana babasının bilinerek soyun
devamının sağlanması içindir. Bunun günümüz devlet anlayışında yurttaşlık
haklarından, doğan çocukların nesebi belli olarak yararlanabilmesi için gerekli
yol olarak ta görülmelidir.
Gerçi günümüzde gelişmiş ülkelerde bu kaygıdan da
uzaklaşıldığını görüyoruz. Özgürlükleri öyle boyutlara taşıdılar ki, çok değil
bundan elli sene önce o toplumda yaşamış biri mezarından kalksa gördüklerine
inanamaz ve toplumunun çok şiddetli bir ahlak kaybına uğradığını haykırarak
söylerdi. Belki hepsinde değil ama bugün gelişmiş ülkelerin kimilerinde
eşcinsel evliliklere izin var. Her ne kadar kilise buna izin vermese bile.. Gelişmiş
ülkeler kişisel haklarla gerçek ve doğal hayatı genişlettiklerini düşünüyor
olabilirler. Fakat böylelikle insan türünün doğası bozulacak, sadece insandaki
bu tercih bile yeryüzünde bir yok oluş sürecini açabilecektir. Geliştirilen
tıbbi imkânlar ne olursa olsun doğal üreme kapıları kapanacaktır çünkü.
Her şeyin ticari mal olduğu günümüzde Yüce Allahın verdiği,
insanın doğası gereği var olan güçleri, gene insanlar tarafından alınır satılır
olmuştur. Cinsellikte böyle.. Cinsellikte gelinen nokta ikinci kölelik dönemi
değil midir?
Çağımızda toprağa dayalı aile yapıları kalmadı. Toprağa
bağlı üretimin değişmesi büyük aileyi küçülterek, aile fertlerini
bireyleştirerek özgürleştirdi. Ekonomik olarak bağımsızlığını kazanmış
insanlar, bütün bu köleliği çağrıştıran tavırlardan da uzaksa özgür birey
olmuşlar demektir. Özgür insan kendisi hakkındaki kararı kendisi verir. Bu
insan tipine diş geçiremezsiniz. Artık Talibanvari örtünme biçimleri İslami
örtünmenin hedefi olmamalıdır. Elbette kadının süs, ziynet denen yerleri
tahriği önlemek amacıyla kapanmalıdır. Bunun ölçüsünü böyle koyarken, şeklini
çalışma şartlarının (bu şartlar hizmet sektöründen daha çok üretim sektörü için
geçerli) belirleyeceğini hep birlikte göreceğiz. Tabii kadının çalışma
hayatında ne gibi mesleklerde ve ne oranda bulunacağına bağlı bir durum bu.
Günümüzün ekonomik şartları kadını da çalışmaya zorladığı düşünülürse bundan
kaçış yok gibi.
Zaman dişlilerinin arasında bütün keskinlikleri budar. En
iyi öğretmen zamandır. Zamanın rahle-i tedrisatından (yani zamanın eğitici,
öğretici sıralarından) geçmeyen yok! Bunu politikacılar bir görseler sorun
kalmayacak.
Bakın ne keskin virajlar ne sarp yollar yapılmış, sanki
özellikle gidilmesin diye. Ülkemizde sağında solunda sorunu buydu biliyor
musunuz? Set set üstüne, bent bent üstüne kurulurdu. Ne için? Mükemmel insana
varmak için. Hint felsefesinden gelen saçma bir görüş. Kimse bu setleri aşamaz,
herkes yerlerde sürünürdü. Mükemmel, kusursuz insan olur mu? Olmaz! Çünkü tek
mükemmel ve kusursuz olan Yüce Allah’tır. O Allah ki, melekler kadar
günahsızlara bile, günahlıları tercih ediyor. Çünkü günahından utanıp dönenin
yüreği tam da Yüce Allahın istediği yürektir.
Bir başka açıdan bakacak olursak politikacı manevralarını
görürüz. Bu manevralardan o politikacıların taraftarları da çok zaman kaybetti,
ülkede.. Bu zamanı tamamıyla ülke kalkınmasına
harcasalardı, çoktan dört başı mamur bir ülke olurduk.
28.06.13
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder