30 Haziran 2013 Pazar

ŞAİRLERİN ŞİİRLERİYLE SÖYLEDİĞİ 06


         Merhaba sevgili okurlar. Bir haftanın iş yoğunluğuna eklenen bunaltıcı yaz sıcakları sizleri oldukça yormuş olmalı. Hafta sonu tatili ilaç gibi gelmiştir umarım. Tüm yorgunluğunuzu almıştır herhalde…

         Bu günü nasıl geçirmeyi düşünüyorsunuz? Karasuya mı gitmeyi düşünürsünüz? Sizin için yakınlığı nedeniyle Sapanca mı caziptir, orayı mı tercih edersiniz? Deniz kenarı, göl kenarı kavurucu olur en iyisi ağaç altı diyenlerden ve bu yüzden piknik severlerden misiniz? O zaman bulduğunuz her ağaç altı sizin için uygundur. Bunun için il ormanı yada Poyrazlar gölü mesire yeri olarak biçilmiş kaftan. Buralara yaz aylarında yakın illerden de akın var. Özellikle Poyrazlar’a hafta sonu gidip yer bulmak nerdeyse imkânsız. Erken gitmek gerek, bunun için erken kalkmak gerek. 

         Arabanız varsa ne âlâ. İstediğinizi yüklenip yer arama telâşı olmadan rahatınızı sağlayacak eşya yüküyle gidersiniz. Ama onu da hazırlamak iş diyenlerdenseniz o zaman siz evde dinlenin.

         Ünlü tiyatro oyuncumuz Ferhan Şensoy tatili tembellik yapma imkanı olarak gördüğünü, bu yüzden tatile çıkanların tatil telaşının ayrı bir iş olduğunu söyleyenlerden.. Tatilin sonunda dinlenmeyi umanların sırf bu yüzden daha çok yorulmalarına anlam veremediğini belirtiyor.

         Bu günü her nasıl geçirseniz geçirin ama ille gazetemiz elinizde olsun. Sadece sizin için bu pazarda şiirlerimi hazırladım. İşte ilk şiirim:


**** 

KUMRULAR VE SEN

Dam üstünde kumrular güneşi selamlıyorlar
Şakıyorlar sevinci, yaşamı, yarını
Ve sonra oturuyorlar sabah kahvaltısına
                                  Sofralarında dudak
                                  Sofralarında aşk
                                  Sofralarında sevda
Öpüşüyorlar uçurum boyu
                                  Sevişiyorlar mavi mavi
Onlar böyle
                   Böyle onlar sevip sevilirken
Düşlüyorum seni gök kuşağım
Mendil mendil bulutlara siliyorum gözlerimi
Yoksun sen
                   Gelmeyecek misin hiç
Gelmeyecek mi ak güvercin kanatlı sabahlar
                                 Soframda dudak
                                 Soframda aşk
                                 Soframda sevda olmayacak mı
Hasılı sen olmayacak mısın

                                                       
                                                               Aydın Göle
                                                                     1982

***

         Bu günün ikinci şiirinden ne anlam çıkarısınız? Ben bu şiiri buraya koymak için seçerken hatıralarım canlanmadı. Bu şiirin altında derin iz bırakmış bir geçmiş yok! Ama hayatın değişim hızını anlattığını düşündüm. Günümüzün hızını anlatır bir yanı da var bana göre.

***

Birlikte başlamak dansa
Yabancılığın karanlığında ayakları titretir
Yürekler ürkek tavşandır o zaman
Hep bu duyguyu yaşarım seninle
Hep bu duyguyu işlerim seninle
Ne olup bittiğini anlayamam

Yürek ürkek tavşandır
Hayat zalimdir, taştandır
Ben farkına varana kadar
Müzik değişti,
                   Dans değişti.

                                       Aydın Göle
                                            1983

*** 

Gençliğinde saçlarıyla uğraşmamış insan var mıdır? Ayna başında saatler harcadık. Ben hastalık dercesinde saç tarardım. Daha doğrusu taramaya çalışırdım. Soldan sağa doğru ayırarak yatırdığım saçlarımın ayrım çizgisinin ip gibi olmasını isterdim. 

*** 

Sarı saçlara tutkunum
Saçlarım karaydı benim
                            Biraz yağlı tarafından
Bir zamanlar çok sıktı, 
Taraklar isyan çıkarırlardı
Taramamak için saçlarımı intihar ederlerdi
                             Sonra seyrelmeye başladı
Bir zamanlar çok karaydı
                             Sonra kırarmaya başladı
Şimdi saçlarım kır
                     Ve saçlarım şimdi yolcu
                              Bir teli bile veda etmeden
                                                          Gidiyorlar


                                                         Aydı Göle
                                                              1983  

*** 

Bir çocuk kesilir yüreğim seni düşününce
Koşar düşe kalka dizleri kan içinde

                                            Pembe pembe dudaklarını
                                            Gelme gelme ısıracağım

                                                      Aydın Göle
                                                           1983

***

         80’lerin başında Nobel ödüllü Kolombiya’lı ünlü romancı Gabriel Garcia Marquez çılgınlığı dünyayı sarmıştı. 1967 yılında yazdığı ve ona Nobel edebiytat ödülünü kazandıran, onu dünyaya tanıtan en az onun kadar ünlü romanı “Yüz Yılık Yalnızlık” beni çok etkilemişti. Bu mısraları tamamen o romandan etkilenerek yazdım.

***

Ocakta yanan odunlar gibi
Çıtır çıtır etti kemiklerimiz
Tenimizden soğuk terler boşaldı
Yaşlar aktı gözlerimizden
Islak toprak koktu bedenimiz
Parmakları sıcacıktı
Meraklı tırtıldı
                     Usulcacık karnımda dolaştı
Eli kör bir istiridye gibi
                                 - başımı döndüren -
                             Heyecan denizinin dibine
                              Yosunların arasına daldı
Ayıp laflar ettik kulaklarımıza
Çingene pembeleri açtı yüreklerimizde
Cennetlere uçtuk kanatsız
Kahkahalar attık gökyüzüne
Ve kahkahalarımızdan ürktü güvercinler
                                           Ve damlardan havalandılar
   

                                                                 Aydın Göle
                                                                        1983


*** 

         Bu şiirde o romanın satırlarından doğdu. Evde kalmış geçkince bir kızı anlatmaya çalışıyorum. Romanın yazıldığı yıllarda tül perde yerine dantel dantel işlenen elde örülmüş perdeler pencereleri süslerdi, hatırlar mısınız? O yıllarda herkes birbirine akraba kadar hatta kimi yerde akrabadan yakındı. Böyle ablalarımız hiç mi olmadı? Hatırlayın.

***

Eşsiz dantelleri sabırla örerdi
İğne oyasından tavus kuşları işlerdi
Yüreğinin tıp tıplarını duyacak birini beklerdi
Mutlu bir yuva, birazcık aşk isterdi
Yalnızdı hep, yalnızlıktan bir Tanrı sıkılmazdı.
Yalnızlığını hayalleriydi dolduran
Evinin her odası
                   Her köşesi hatta
Aşk kokardı aşk tüterdi
Başı sonu yoktu şiirlerinin
Yeri yurduda yoktu
                             Öksüzdüler
Kollarına duvarlara yazardı
Hep beklenen
                     Ve hep özlenen sevgiliye
Gitmeyecek sevgiliyi beklemekten usanmıştı
Bıkmıştı çekip giden sevgililerden
Aklını hepten karıştırmıştı
                                   Falların yalancılığı


                                                              Aydın Göle
                                                                   1983

***

         Bu günün son şiiriyle sizlere veda etmek istiyorum sevgili okurlar. Allahın izni olursa haftaya gene birlikte olacağız.

*** 

YALAN SÖYLEYEMEM

Kadeh kadeh tütüyorum
Uçar gibi yürüyorum
Başım dönüyor durmadan
                Ve ben dünyanın döndüğünü anlıyorum
Başım zehir zemberek
En güzel şiiri ben yazdım
En güzel besteler benim
Fırça fırça resimleri sormayın
Yalan söyleyemem, inanın dilim dolaşır
Laf aramızda A’ yı seviyorum
Aslında bütün kadınları seviyorum
Çirkininden güzeline hepsini öptüm
                                    Ay çıkan gecelerde
Uçar gibi yürüyorum
Kadeh kadeh tütüyorum
Yalan söyleyemem, inanın dilim dolaşır

                                              Aydın Göle
                                                    1983

***

Mutlu pazarlar dileğiyle, hoşça kalın.


                                                                                                                                      30.06.13
 



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder