Bazı meslekler varki hayatı olumsuz etkileyecek kararlar
alınamaz. Alınması ahlaki (moda deyimiyle etik) değildir. Alınırsa bunun adı
cinayet olur. Olumsuz kararı alanlarda canidirler. Sırf kesici aletler veya
ateşli silahlarla cinayet işlenmez. Bir karar almak veya almamakla, yada
uygulamada en ufak bir ihmalle bile cinayet işlenebilir.
Bu mesleklerin en başında biliyorsunuz, doktorluk gelir.
Hakimlik sıralamada doktorlukla paralel değilse bile doktorluk kadar insan
hayatında önemlidir.
Bu meslek gurubu da keyfi kararlar alamaz. Aslında resmi
veya özel, kamu hizmeti veren mesleklerin hepsi bu kapsam içindedir.
Doktorluğun diğer mesleklerden ayrılma nedeni uygulamalarının
doğrudan insanın fiziki yapısına müdahele etme durumlarından dolayıdır.
Doktorlar bu yüzden mesleklerine başlarlarken, tıbbın babası olarak
anılan, yine hekim olan babası tarafından yetiştirilen, birçok yerde hekimlik
yapan, Anadolu’nun kuzey illerini gezdikten sonra İstanköy adasına dönerek
hekimliğini sürdüren doktorun adıyla
anılan “Hipokrat” (d. M.Ö. 460, İstanköy - ö. M.Ö.
370, Larissa) yeminini ederler. Bu yeminde hasta kim olursa olsun, ister
efendi, ister köle, milliyetine ve dinine bakılmaksızın, önce zarar vermemek
şartıyla tedavi etmek yeminin ana unsurudur.
Epey süre önce Milliyet gazetesi böyle bir haber yayınlamıştı.
O haberde bir hasta “alkol koktuğu” gerekçesiyle ambulansa alınmamıştı.
Habere göre Antalya’nın Manavgat ilçesine bağlı Side
beldesinde tezgâhtar olarak çalışan 37 yaşındaki H.Ö. iş yerinde
rahatsızlanmış, bunun üzerine olay yerine ambulans çağrılmış.
Gelen sağlık ekibindeki doktorun, “Hasta çok alkol kokuyor, üzerine su dökün ayılsın, ben bunu alamam” diyerek gitmiş. Bilinci kapalı olan H.Ö. arkadaşlarınca kaldığı pansiyona götürülmüş.
Hasta gece yeniden fenalaşmış ve arkadaşları jandarmayı arayarak yardım istemişler. Jandarma ekipleri de doktoru aramış ancak bir sonuç alamamış. Hasta ertesi sabah kaldığı pansiyonda ölü bulunmuş. Hasta yakını ve arkadaşları: “İnsanlık dışı bir olay yaşanmıştır. Hastanın alkol kokması tedaviyi hak etmesine engel midir” demişler.
Gelen sağlık ekibindeki doktorun, “Hasta çok alkol kokuyor, üzerine su dökün ayılsın, ben bunu alamam” diyerek gitmiş. Bilinci kapalı olan H.Ö. arkadaşlarınca kaldığı pansiyona götürülmüş.
Hasta gece yeniden fenalaşmış ve arkadaşları jandarmayı arayarak yardım istemişler. Jandarma ekipleri de doktoru aramış ancak bir sonuç alamamış. Hasta ertesi sabah kaldığı pansiyonda ölü bulunmuş. Hasta yakını ve arkadaşları: “İnsanlık dışı bir olay yaşanmıştır. Hastanın alkol kokması tedaviyi hak etmesine engel midir” demişler.
Bu gün hastanelerde olsun mahkemelerde olsun sırf bu yüzden
kavgalar çıkıyor. Hastasına beklediği tedaviyi alamadığını düşünenler,
mahkemelerde hakkının yendiğini savunanlar
giderek artıyor.
Aktardığım haber dediklerimi haklı çıkarıyor. Bir doktor ne
olursa olsun böyle davranamamalıdır. Davranırlarsa meslekten el çektirmeye
kadar varan cezalar uygulanmalıdır. Böyle cezalar mutlaka uygulanıyordur. Bir
eksiklik varsa oda giderilmeli tabii.
1960’larda önce Almanya ya gönderdiğimiz işçilerimiz daha
sonra Avrupa’nın başka gelişmiş ülkelerine gidenleriyle birlikte geldiklerinde
oraların özelliklerinden söz ederken sağlıkla ilgili konulardan da söz
ederlerdi. Anlatılan bazı konular gazetelerimize manşet olmuşlardı.
İkisindende söz etmek istiyorum.
Birincisi; Almanya da çalışan bir işçimizin ülkemizde
hastalandığında bulunduğu yerden helikopterle alınıp özel uçakla Almanya’ya
götürülmüştü.
İkincisi de İtalya da çalışan bir başka işçimizin
anlattıklarıydı. O işçimiz bir ameliyat geçirmiş, doktor 15 gün sonra kontrole
gel demiş, bizimki gitmemiş. 15 günün sonunda o doktordan acale hastaneye
gelmesi için çağrı almış. Gittiğinde doktorundan güzel bir azar işitmiş. Doktor
demiş ki: “Devlet sizin kontrollere gelip gelmediğinize bakar, hasta takipte
bir eksiklik görürlerse bizim elimizden diplomamızı alırlar.”
Bütün bunlar mesleklerin sadece kazanç kapısı olarak
kullanılmasının engellenmesine çalışıldığını, genelde topluma, özelde insana
hizmetin ana temel edinilmesinin hedeflendiğini gösteriyor. İşte burada devlet
ortaya çıkıyor. Toplumsal anlaşmayı sağlayacak, ortak davranma alışkanlıkları
geliştirecek yasa ve kuralları toplumun ihtiyaçları doğrultusunda devlet ortaya
koyabilir.
Devlet insanlarının toplamına yurttaş dediğimiz bireylerin
kalitesi kadar devlettir.
07.06.13
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder