31 Ocak 2016 Pazar

SERVETİ GÖRMEK VEYA GÖRMEK SERVETİ

Bir bilge sizden evladınızın elinin bir parmağını istese, hatta o parmak için bir kese altın vereceğini söylese, bilgenin bilgeliği gözünüzde kalmaz; bilgeyi sözle yaralamaya çalışır, söz yetmezse fiziki saldırıda bulunur, hiçbirini yapamazsanız umutla yanına gittiğiniz adamın söylendiği gibi bir bilge olmadığını düşünür, deli olduğu yargısına varırsınız. Acaba öylemidir?

İnsanlar duyduklarıyla yargıya varırlar fakat söylenen sözün doğruluğu konusunda içlerinde bir kuşkuyu daima taşırlar. İnsanların en kolay yargıya vardıkları şey gördükleri üstünedir. Peki her gördüğümüz doğrumudur? Ölçülebilir şeylerle bunu doğrulatma yollarımız var. Ya ölçülemeyenlere ne demeli?

Kavramlar böyle şeylerdir. Bunları ölçecek alet henüz keşfedilemedi. Sevgi gibi, acımak gibi, dostluk gibi, kardeşlik gibi, ışık gibi, inanmak gibi... bunların ardına dilerseniz başka pek çok kavramı daha dizebilirsiniz.

Görünür şeyler görecelidir; bakışa göre değişir. Onun için yanıltıcı olma ihtimali vardır. 
Örnek: Gece gökyüzüne baktığımızda bir sürü yıldız görürüz. Gündüz baktığımızda hiç birini göremeyiz. Gündüz gökyüzüne baktığımızda yıldızlar yok olur mu? Elbette bunun cevabı bellidir. Cevabı belli olan şeyin başka sorusu olamaz mı? Şöyle sorsak yanlış olmaz: Gündüz de yok olmayan yıldızları göstermeyen nedir? Cevabı gayet basittir. Dünyanın bizim bulunduğumuz tarafı güneşe dönük zamanına gündüz diyoruz ya, işte o zaman güneşten gelen ışığın yıldızdan gelen ışıktan fazla olması nedeniyle yıldızları göremeyiz. Bu işin bir tarafı, birde bunun başka bir yönü daha var. Gece bakıp gördüğümüz her yıldız baktığımız anda baktığımız yerde midir? Evren sürekli hareket halinde olduğundan cevabı hayırdır değil mi? Ama unutmayın o evrenin parçası olarak yer küremizde hareket halindedir, cevabımızda evet olmalıdır doğal olarak. Gene yanılırız. Çünkü gördüğümüz yıldızın hareket hızıyla bize uzaklığı da önemlidir. Baktığımız yıldızla aramızdaki mesafe, ışığının bize gelme hızıyla çarpılarak düşünülecek olursa o yıldızın gördüğümüz anda sönmüş olma ihtimali de yüksektir. Şimdi gördüğünüze inanma konusunda ne diyebilirsiniz? Düşünün maddenin durumundan söz ettim sadece. Göremediğimiz kızıl ötesi, morötesi (ultraviole), lazer gibi başka dalga boylarıda var. Kavramlar söz konusu bile değildi. İşin içinden çıkın çıkabilirseniz.

Onun için diyorum ki, duyduklarınız kadar gördüklerinizde sizi yanıltabilir. Gördüklerinizin sizi yanıltmaması için sonucu önceden anlayabilmek gerekir. Bunu kavramayan bilgeyi suçlar.    

Bu konuyla ilgili bir hikâyemiz var. Buyurun okuyun.

*

Yaşlı, cömert bilgeye bir kadın kucağında bebeğiyle yardım istemeye gitmiş.
- Şehrin en fakiri benim!. demiş. Yardım edebilir misiniz bana?
Yaşlı Bilge, kadının bebeğinin ipekimsi yanaklarını öpüp okşadıktan sonra:
- Fakirsin demek!. Yalnız ben karşılıksız yardım hiç yapmadım!. Yardım istemekte ısrarcıysan, senden çocuğunun parmağını istiyorum.. ücretini ödeyeceğim..

Yardım isteyen kadın, önce bilgenin deli olduğunu düşünmüş. “Yada, en iyi ihtimalle kötü bir şaka yapıyor.” Demiş kendi kendine.

Yaşlı ve cömert bilge isteğinde ciddîymiş.
Bir kese altın uzatarak kadına:
- Ayak parmağı bile olur!. demiş. Cerrah olduğum için, korkma acı çektirmem yavruna. Bedenindeki kanının donduğunu hisseden kadın oradan kaçmayı aklından geçirirken, yaşlı bilge:
- Olmazsa tek tırnağını sökeyim! Diyerek isteğini sürdürmüş. Hem yenisi çıkar, bebeğin bir kaybı olmamış olur.
Kadın artık “deli meli değil, bu düpedüz ruh hastası” diyerek düşündüğü yaşlı bilgeden korkmaya başlamış. Sonunda sabrı tükenmiş. Kapıyı çarpıp ordan kaçarcasına teleşla uzaklaşmaya çalışırken yaşlı bilge kadının arkasından:
- Nasıl fakirsin sen anlamadım!. diye bağırmış. Bir kese altına kucağındaki bebeğin bir parça tırnağını vermiyorsun!
Yanındaki adamına dönmüş:
- Elindeki hazineyi fark edip gördü galiba. Demiş.

*

Görmek neymiş meğer... biri doğrudan veya dolaylı göstermeden, kimilerinin bunu görmesi imkânsızdır. Gelin şimdi gördüklerinize güvenin güvenebilirseniz. Yardım isteyen kadın açısından bakarsanız bilge ruh hastasıdır. Her şeyi tepeden izleyen biri olarak siz bilge için “gerçeği kadına yaşatarak gösteren adam” dersiniz. Neye bakarsanız bakın, onu görmeniz için tek açıdan bakmayın. Bazen ona yaklaşın, bazen uzaklaşın. Bazen tepeden, bazen alttan, ama mutlaka her yönden bakın. Kıyas yapılacak benzeri veya başka bir şey varsa kıyaslayın. Görme ancak o zaman gerçekleşir. Bu bile yetmeyebilir, çünkü değer vermenizde gerekir. O kadar boş şeylerle uğraşır, sürekli en olumsuz düşüncelerle boğuşuruz ki, olan zenginliklerimizi görmeyiz, göremeyiz. Oysa onlara sürekli bakıyoruz, devamlı onlarlayız. Elimizdekilere değer vermiyoruz, bütün suçumuz bu. Değer versek bizde görmeye başlarız. Sağlık, eş, evlat, ana-baba, kardeş, dost ve arkadaşların değerini bilmeden onları görmemiz mümkün değil!   



Yayın Tarihi: 29.01.2016

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder