30 Eylül 2014 Salı

ŞAİRLERİN ŞİİRLERİYLE SÖYLEDİĞİ






Sevgili okurlarım merhaba. Gelecek hafta bugün kurban bayramının 2. gününe denk düşeceğinden gazetemiz bayram tatili nedeniyle yayınlanmayacağı için sizlerle olamayacağım. Biraz erken ama bugünden bayramınızı kutlamak istiyorum. Sizlere kendi şiirlerimden önce halk şiirinin önemli ozanı Karacaoğlan’dan şiirler sunacağım. Karacaoğlan Türkülerimizde, hatta Türk Sanat Müziğimizde bile adı geçen ozanlarımızdandır. Türk Pop müziği doğarken ilk bestelerde Karacaoğlan’ın şiirlerinin çokça kullanıldığını görüyoruz. Alıntıladığım ilk şiir o dönem çok tutulan bir sanatçının; Hümeyra’nın seslendirdiği bir pop şarkısının sözü olmuştu. Karacaoğlan bütün halk ozanları gibi kolay anlaşılır ve öz Türkçe şiirler yazmıştır. 1600’lü yıllardan günümüze birçok şiirinin bugüne kalışının sebebide budur.

***

ALA GÖZLÜ BENLİ DİLBER
Ala gözlü benli dilber
Koma beni el yerine
Altın kemerin olayım
Dola beni bel yerine
Hicine gönlüm hicine
Yiğide ölüm geçine
As beni zülfün ucuna
Sallanayım tel yerine
Gel kız karşımda dursana
Şu benim halim sorsana
Zülfünden bir tel versene
Koklayayım gül yerine
Karac(a) oglan der nolayım
Kolun boynuma dolayım
Nazlı yar kölen olayım
Kabul eyle kul yerine

Karacaoğlan

***

BİR AYRILIK BİR YOKSULLUK BİR ÖLÜM
Vara vara vardım ol kara taşa
Hasret kodun beni kavim kardaşa
Sebep gözden akan bu kanlı yaşa
Bir ayrılık, bir yoksulluk, bir ölüm

Nice sultanları tahttan indirdi
Nicesinin gül benzini soldurdu
Nicelerin gelmez yola gönderdi
Bir ayrılık, bir yoksulluk, bir ölüm

Karac'oğlan der ki kondum göçülmez
Acıdır ecel şerbeti içilmez
Üç derdim var birbirinden seçilmez
Bir ayrılık, bir yoksulluk, bir ölüm

Karacaoğlan

***

İNCECİKTEN BİR KAR YAĞAR
İncecikten bir kar yağar
Tozar Elif Elif diye
Deli gönül abdal olmuş
Gezer Elif Elif diye

Elif'in uğru nakışlı
Yavru balaban bakışlı
Yayla çiçeği kokuşlu
Kokar Elif Elif diye

Elif kaşlarını çatar
Gamzesi bağrıma batar
Ak elleri kalem tutar
Yazar Elif Elif diye

Evlerinin önü çardak
Elif'in elinde bardak
Sanki yeşil başlı ördek
Yüzer Elif Elif diye

Karac'oğlan eğmelerin
Gönül sevmez değmelerin
İliklenmiş düğmelerin
Çözer Elif Elif diye

Karacaoğlan

***

NAZLI YÂRDAN GELDİ BANA BİR NAME
Nazlı yârdan geldi bana bir name
Eğer doğru ise kırdı belimi
Dediler ki yarini yad iller almış
Kadir Mevlam nasib eyle ölümü

Bülbüle söyleyin gülüne konsun
Beni yârdan eden Allah'tan bulsun
Sabreyle sevdiğim ilkbahar olsun
Terkedeyim vatanımı ilimi

Ak yâri gördükçe ağladım coştum
Al elinden dolu badeler içtim
Kötüler sandı ki ben yârdan geçtim
Ölmeyince çeker miyim elimi

Karac'oğlan derki konmadan göçmem
Her olur olmaza sırrımı açmam
Kötüler köprü olsa üstünden geçmem
Taşık suya uğradırım yolumu

Karacaoğlan

***

Sırada kendi şiirlerim var. Sizlere sunulmayı sabırsızlıkla bekliyorlar. Yeni yılın bu ilk günlerinde bugün dinlenmiş olarak okuduğunuz bu şiirleri bakalım beğenecek misiniz.


34
Bedeninde yılan gizler
Buz gibi bakışını ne sandınız
Dans ederken ayrılır her kemiği
Lastikten esnektir, uzar da uzar
Kırılmadan nasıl bükülür, hayret
Telaşsız sürat ona özgü
Parmaklarında kıvılcım
Gözlerinde şimşek
Yakmadığı yürek görülmemiş
Yılan bedeninde
Işıklar teninde
Aşkı şafak sökümü
Sonbahar uğramaz semtine
Görülmez onda yaprak dökümü

Aydın Göle
25 nisan 2003

***

35
Dimyatta pirinç
Zalimde bilinç mi var
Kümeste piliç
Evde bulgur bol
Onun solu sağ, sağı sol
İmana gelmez
Limana demirlemez
Beklemek onu boş kankam

Aydın Göle
25 nisan 2003

***

36
Ilık nefes gibi okşuyor hava
Yaşamaya kışkırtıyor en mutsuzu dahi
Yapraklar şarkılar mırıldanıyor rüzgârla
Geceye sevinçler ekerek kankam

Aydın Göle
25 nisan 2003

***

37
Vinçle kaldırılma
Sevinçle kalk yatağından
Seni hiçbir şey indiremez
Gönlümdeki tahtından
Binlerce insan geçsede otağından
Yarına benden anılar kalsın bu çağından

Aydın Göle
1 mayıs 2003

***

252
Bir oda ki içinde sır gibi sessizlik
Penceresi yok, kapısı yok
Geleni yok, gideni yok
Unutulmuş viranelerde üstünde göğü yok
Yazı yok, kışı çok
Titrer durur köşelerde adam
Sevda ateşide yok gönlünde, ısınamaz
Donup gidecek, kimsenin haberi yok

Aydın Göle
2 mayıs 2003

***

38
Sessiz bir gemi girdi limana
Karanlık, soğuk denizlerden fırtına getirmiş
Yıldızsız gece dolu ambarları
Ne kaptanı var, ne dümeni
Gördünüz mü hiç, böyle gideni

Aydın Göle
2 mayıs 2003

***

39
Yıldız ekmişler geceye
Yıldızlar bizi seyretmiş geceden
Bakıp yıldızlara biz pencerelerden
İçimizi dökmüşüz yıllarca hiç büyümeden
Hep çocuk kalmışız, uyumamışız
Uyumamışız, kimseyi uyandırmamışız
Annemiz bilse ağlardı sevda acılarımıza
Yıldızları unutmuşuz
Hesap sormuşuz gecelere
Bıçak saplamışız karnına gecelerin
Anasını ağlatmışız bir şişe şarabın

Aydın Göle
2 mayıs 2003

***

40
Rüya bitti uykudan uyanınca
Güya yaprak yeşerecekti ben yanınca
Yandım ateşsiz, dumansız tüttüm
Her biten aşkın asını tuttum
Ömür tükettim bu uğurda
Sahipsiz mezarım dağ başında
Yoksulum, yalnızım
Postacı bile gelmez buralara
Mektup yazan yok
Sevdalar unutuldu ben kendimi unuttum
Çocuk masumluğuyla sabahtan habersiz
Güneşi bekliyorum

Aydın Göle

3 mayıs 2003

***
Bu şiiri unutmuştum. Şimdi okurken ilk mısradaki “sars sarstı” sözcüğünü ben bile anlayamadım. “SARS” kelimesini google’den arattım. Meğer “SARS” ağır akut solunum yolu yetersizliği sendromuymuş. Sonra şiiri hatırladım tabii. SARS hastaları ilk defa 2003 Şubat ayı sonlarında; Asya, Kuzey Amerika ve Avrupa’dan bildirilmişti. SARS’ın nedeni o yıllarda henüz bilinmiyordu. Bugün biliniyor mu, onuda ben bilmiyorum. Hastalığın zatürree olarak seyrettiği açıklanmıştı.


41
Sars sarstı dünyayı
Yakaladığını postalıyormuş öbür tarafa
Aşk beni yakaladı
sarstı ta derinden
kıpırdamadım yerimden
Halâ buradayım öbür tarafa gitmedim henüz
Sarstan beter sarsmasına rağmen kankam

Aydın Göle
3 mayıs 2003




Tekrar bayramınızı kutlar, mutlu bir bayram geçirmenizi dilerim. İki hafta sonra görüşmek üzere şimdilik esen kalın.


Yayın Tarihi: 28.09.2014

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder