* Cep telefonu yoktu ve hiç kimse nerelerde gezdiğimizi
bilmiyordu. İnanılmaz... şimdi kim olursanız olun nerde olduğunuza, kimle
olduğunuza, ne yaptığınıza kadar her şey biliniyor. Bu artık kul ile Allah
arasında olmaktan çıktı.
* Okul öğlen bitiyordu... Ve öğlen yemeği için evimize geliyorduk.
* Bir sürü yaramız, kırılmış kemiğimiz ve kırılmış dişimiz
vardı, fakat hiçbir zaman birileri bu yüzden mahkemeye verilmiyordu.
Kendimizden başka kimse sorumlu değildi. Çocuktur bu, hayatı düşe kalka
öğrenecektir. Sonra çocuklar orda kavga eder, orda barışırlar. Onlar için
boşuna kavga edilipte başlar belaya sokulmazdı.
* Bolca tatlılar ve tereyağlı ekmekler yiyorduk, ve gerçek şekerli içecekler içiyorduk ve hiç kilo sorunumuz olmazdı - çünkü hep dışarıda oynardık, aktif olarak... yorgunluktan gücümüz biterdi ne olduğunu anlayamazdık. Oyunlarımız ancak o zaman biter, evin yolunu tutardık.
* Dört çocuk bir limonatayı paylaşabiliyorduk... aynı bardaktan içebiliyorduk, ve kimse bu yüzden ölmüyordu. Bağışıklık sistemimiz müthiş çalışıyordu. Her mikrop vücudumuza giremez, her şey bizi öyle kolay hasta edemezdi.
* Playstation, Nintendo 64, X boxes, Vídeo oyunlarımız, 99 kablolu kanalımız , Dolby surround, Cep telefonumuz, Bilgisayarımız, Internet de Chat odalarımız YOKTU.
onun yerine ARKADAŞLARIMIZ vardı bolca! Mevsimlik oyunlar oynardık. Çember çevirir, topaç (dandelik) yuvarlar, yakartopla taşları düşürür, uçurtma uçurmak için koşar, saklambaç oyununda bulunmamak için en akla gelmez yere saklanırdık. Tabii daha sağlıklı büyür ve obez olmazdık.
* Bolca tatlılar ve tereyağlı ekmekler yiyorduk, ve gerçek şekerli içecekler içiyorduk ve hiç kilo sorunumuz olmazdı - çünkü hep dışarıda oynardık, aktif olarak... yorgunluktan gücümüz biterdi ne olduğunu anlayamazdık. Oyunlarımız ancak o zaman biter, evin yolunu tutardık.
* Dört çocuk bir limonatayı paylaşabiliyorduk... aynı bardaktan içebiliyorduk, ve kimse bu yüzden ölmüyordu. Bağışıklık sistemimiz müthiş çalışıyordu. Her mikrop vücudumuza giremez, her şey bizi öyle kolay hasta edemezdi.
* Playstation, Nintendo 64, X boxes, Vídeo oyunlarımız, 99 kablolu kanalımız , Dolby surround, Cep telefonumuz, Bilgisayarımız, Internet de Chat odalarımız YOKTU.
onun yerine ARKADAŞLARIMIZ vardı bolca! Mevsimlik oyunlar oynardık. Çember çevirir, topaç (dandelik) yuvarlar, yakartopla taşları düşürür, uçurtma uçurmak için koşar, saklambaç oyununda bulunmamak için en akla gelmez yere saklanırdık. Tabii daha sağlıklı büyür ve obez olmazdık.
* Yürüyerek veya bisiklet ile uzakta oturan arkadaşlarımızı
ziyaret edebiliyorduk, kapılarını çalıp hatta çalmıyarak içeri girip onları
oyun oynamaya çağırabiliyorduk! Anne ve babalarımızın ulağı olarak haber
götürüp haber getirirdik. Bir koşu bakkala gider ekmek gazete alır gelirdik.
Komşuya gidip, müsaitseniz annemler size oturmaya gelecekler dememiz istenirdi
bizden, bizde komşu gezmelerinin randevu düzenekliğini gönüllü yapardık. Çünkü
orda ev yapımı mevsimlik içecek ve yiyecekler olurdu. İkindi üzeri nede güzel
giderdi.
* Evet dışarda, o acımasız korkunç dünyada! Korumamız
olmadan! nasıl mümkün oluyordu bu? Annelerimiz bizim yetişmemiz gerektiği gibi
yetiştirirlerdi. Bize uygun olmayan rollere sokup beklentiler içine
olmazlardı.Erkeksek erkek gibi kızsak kız gibi olmamız istenirdi. Tek kale
üzerine maç yapardık ve birisi takıma alınmadığında psikolojik travma
oluşmuyordu ya da dünyanın sonu gelmiyordu. En fazla arkadaşlımıza küser, maç
sonunda barışırdık.
* Bazı öğrenciler diğer öğrenciler gibi başarılı değildi ve sınıfta kalabiliyordu. Fakat bu yüzden kimse Psikoloğa ya da Pedagoğa gönderilmiyordu. Kimsede Dislexia, konsantrasyon sorunu veya hiperaktivite yoktu, basitçe o okul yılını tekrarlıyordu.
* Özgürlüğümüz, üzüntülerimiz, başarılarımız, görevlerimiz vardı...ve bunlar ile yaşamayı öğreniyorduk.
* Bazı öğrenciler diğer öğrenciler gibi başarılı değildi ve sınıfta kalabiliyordu. Fakat bu yüzden kimse Psikoloğa ya da Pedagoğa gönderilmiyordu. Kimsede Dislexia, konsantrasyon sorunu veya hiperaktivite yoktu, basitçe o okul yılını tekrarlıyordu.
* Özgürlüğümüz, üzüntülerimiz, başarılarımız, görevlerimiz vardı...ve bunlar ile yaşamayı öğreniyorduk.
Soru: nasıl oldu da bütün bunlara rağmen hayatta kalmayı başardık?
Ve daha da önemlisi kendi kişiliğimizi bu şartlar altında nasıl oldu da geliştirebildik? Dirençliydik, azimliydik. Öyle kolay kolay yıkılmazdıkta ondan. İdeallerimiz, ülkülerimiz vardı bizim.
Şimdiki çocuklar büyük bir ihtimalle bizim yaşama biçimimizi sıkıcı bulacaklar. Ama onlar bilmiyorlar bizler çok güzel ve mutlu yaşadık!
Ve daha da önemlisi kendi kişiliğimizi bu şartlar altında nasıl oldu da geliştirebildik? Dirençliydik, azimliydik. Öyle kolay kolay yıkılmazdıkta ondan. İdeallerimiz, ülkülerimiz vardı bizim.
Şimdiki çocuklar büyük bir ihtimalle bizim yaşama biçimimizi sıkıcı bulacaklar. Ama onlar bilmiyorlar bizler çok güzel ve mutlu yaşadık!
Bakmayın çocukların mutsuzluğuna. Mutlu olmayı bilmiyorlar
ki... nasıl bilsinler? Ne istedilerse verildi. Yok kelimesini, hayır kelimesini
duymadılar. Sadece telefon şirketlerinin kazancını arttıran 10.000 sms ve
facebook’la uzaktan uzağa konuştukları arkadaşlıklar, sanal dünyalar edindiler.
Dünyanın oyun ve eğlenceden ibaret olduğu duygusunu kazandılar ne yazık ki.. Çocuklar
general, anne-babalar emir eri oldular. Onları bu hale teknolojiyle birlikte
anne baba olarak biz getirdik.
BİTTİ
Yayın Tarihi: 07.08.2015
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder