Hayatın anlamını sorguladığımız yazımıza bu günde devam
ediyoruz.
*
Çöl iklimi gece ve gündüz ısı farkıyla bilinir. Gece gündüz
ısı farkına bitki örtüsünün olmayışı sebep olur. Isı, gün içinde emilemediği ve
tutulamadığı için güneş ufukta battıktan sonra kısa sürede yok olur. Bu yüzden
hem gecesinde hem gündüzünde çölde yaşamak mümkündür değildir. Yağmurda da
yağış şiddetine bağlı olarak baştan aşağı ıslanmak vardır. Ben ıslanmayı hiç
sevmem. Duş alma konusu hariç biraz kedilik var bende. Elbiselerle ıslanmak
bana göre çekilmez şeydir. Kimi yağmurlara yakalanıldığında şemsiye kâr etmez
ıslanılır. Şimdi düşünün çöldesiniz, sıcaktan nerdeyse bayılacaksınız soğuk ne
anlam ifade eder sizce? Yada sağanak bir yağmur altında şemsiyenizin telleri
atmış durumdasınız. Böyle durumlarda sizin için hayatın anlamı çölde üşüyüp
yağmurda ıslanmamaktır değil mi?
Öksürmekte hapşırmakta iki doğal reflekstir. Öksürük solunum sisteminin savunma mekanizmalarından biridir. Öksürük sayesinde yabancı maddelerin havayollarına girmesinin önlendiğini ve bunlarla birlikte, nezle, grip gibi solunum yolu rahatsızlıkları sebebiyle içerde oluşan ifrazatın dışarı atıldığını belirtelim. Öksürüğün aynı zamanda birçok hastalığın da belirtisi olduğu eklenmeli. Hapşırmanın böyle rahatsızlık sonucu ortaya çıktığını söylememiz doğru olmaz. Oda solunum yollarıyla ilgilidir fakat seyri başkadır. Hapşırma ani, irade dışı, sesli bir şekilde ağızdan ve burundan nefes vermektir. Uzmanlar hapşırmanın burun kanallarındaki sinirlerin uyarılması sonucu oluşan psikolojik bir tepki olduğunu belirtiyor. Burnumuzdaki toz, nem ve ısı değişimleri ile ani güneşe bakma veya alerjik durumun gerçekleşmesi hapşırma nedenidir. Burnumuzdaki sinirler dış etkilerle öncelikle uyarılır ve sonra bu sinirler beyne ikaz gönderir. Daha sonra ise derin bir nefes aldırılır, ses tellerinin olduğu yer havayla dolar. Dolan hava sesli bir şekilde dışarıya verilir. Böylelikle hapşırma olayı gerçekleşmiş olur. Bu iki refleks pek ender bir arada gelebilir. Öksürürken gelen hapşırık başka duygulara yol açar. Hapşırmanın yeniden doğmak gibi etkisi vardır. Hayat bazen bu iki refleks gibi öksürürken hapşırmaktır. Tıpkı ağlarken gülebilmek gibi..
Şimdi çok küçük yaşlarda bisiklet kullanma öğreniliyor. Eskiden babamızın, ağabeyimizin bisikleti varsa küçük yaşlarda bisiklet kullanmak öğrenilirdi. O da en erken on-oniki yaşları arasında olurdu. Tüketim çağında her şeyin enflasyonu gibi bisikletinde enflasyonu var. İtiraf edelim ki bu enflasyon daha çok üretmekle mümkün oldu. Daha ileri boyuta konuyu taşımak düşüncesinde değilim. Amacım hayatın amacını sorgulamak. Usta bir bisiklet sürücüsü için bisikletle gezmek ne büyük keytiftir.. hele çevremizi genişletmeye ve tanımaya çalıştığımız delikanlılığa geçiş sırasında. Akrobasiyi bile deneriz bisikletimizle. İlk hareketimiz tek elle bisiklet kullanmaktır. Kendine güvenmenin ilk işaretidir bu. Hayatta sonsuz bir güven duygusuyla tek elle bisiklet kullanmak değil midir zaten.
Kedinin avcı farenin av olduğunu biliyorsunuz. Bu
özelliğinden dolayı eskiden evlerde kedi beslerlerdi. O da gece gündüz olmuş
fark etmez gördüğü farelerin peşinden koşardı. Ev kedilerinin sahiplerince
doyurulduğu düşünülürse fare kovalama işinin bir eğlence olmaktan başka bir
anlam taşımadığı akla gelebilir. Sokak
kedileri için öylemi ya.. onların karınlarını
doyuracak pek fazla fırsatları yoktur. Yakalayamayıp kaçırırsa kötü,
açlık beynine vuracak demektir. Bazende hayat aç bir kedinin kaçan fare
arkasından bakışıdır.
Ne oynarsanız oynayın hayatınızın bir anını renklendirmiş
olursunuz. İster dans oynayın, ister bir deste iskambil kâğıdıyla pişti, yada
halı sahada futbol... bu oyunlar sezgisel, fiziksel ve zeka becerilerini
arttırır, toplumsal kaynaşmayı sağlar. Takım yada bireysel oyunlarda arkadaş
veya rakiplerle birlikte içilen suyun tadı bir başkadır. Gelgelelim oyun
oynarken elektriklerin aniden kesiliverdiğini düşünün, o an bütün oyun
iştahınızda kesilir. İşte hayat oyunun en heyecanlı bölümünde kesilen
elektriktir.
DEVAM EDECEK
Yayın Tarihi: 12.08.2015
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder