31 Ağustos 2015 Pazartesi

HAYATIN ANLAMINI BİLEN VEYA BULAN VAR MI? 1

İnsan kendisiyle ne çok çelişir kimi zaman. İşin kötüsü önce olmadığına üzüldüğü şey olunca gene üzülür. Bunun terside mümkündür. İnsan o kadar değişken karakterlidir işte. Kimi zamanda olanı cepte sayıp, olabileceğe göz diker. Bu göz dikmeler en az maliyetle en fazla yarar sağlamak amacını taşır taşımasına.. fakat evdeki hesap çarşıya uymadığı için hayatın içinde hayal kırıklıkları da vardır. Bugün yazımızın konusu, hayatın içindeki hallerimiz. Bir bakıma hayatın anlamı...

Az önceki hale güzel bir örnek; hayat, geç kalan teyzenin minibüs geldiğinde “beklesem otobüs gelir mi” diye tereddüte düşmesidir. Gelirse ne alâ, ama ya gelmezse ikilemi kafada saniyeler içinde kaç kere dolaşır kim bilir? O arada kaç iktidar devrilir, kaç kişi ruhunu teslim eder acaba? Oysa alt tarafı minübüse binip gitmektir gerçek olan. Gelgelelim kesin kararlı olmak öyle kolay değil. Öylede durumlar vardır ki ister istemez kesin kararlı olunur. Olunmazsa faciaların olması kaçınılmazdır. Hayatın anlamı burada unutulur gider.

Elinizde bir tır olduğunu düşünün. Bir şehrin dışından da geçiyor olsanız trafik ışıkları var ve uymak zorundasınız. Yokuş çıkarken kırmızı ışığa yakalanmak ister misiniz? İşte bunun için; Hayat; 15 tonluk tır kullanan şoförün yokuşta ışıklarda durmak istemeyişidir. Ama yakalandıysanız mecbursunuz, duracaksınız. Durduysanız kaldırın bakalım o yokuşta o kocaman tırı... Hayatın bir anlamıda burada gizli. Yorulmuşsunuz, bitmişsiniz; gitmeye mecbursunuz ama ittire kaktıra gidiyorsunuz. Bir yerde eğleştiniz, bir baktınız ki uykunuzda gelmiş. Yeniden yola koyulabilir misiniz? İşte o mecburiyetlerin içindedir hayatın anlamı.

Peki bir futbol takımının taraftarı için hayat ne anlam taşır? Hele hele fanatikse.. idmanlarını bile kaçırmadığı takımının maçını kaçırır mı? Uyutulduğunu, direnci kırılarak uysal kuzu haline getirilmesinde futbolun araç olarak kullanıldığını ona anlatamazsınız. Renk aşkı, forma aşkına sahip çünkü. Gene maçı kaçırmamış, takımını desteklemeye, kendini ait olduğunu hissettiği takımı desteklemeye tribündeki yerini almıştır. İlk yarı biterken takımı golü yemiş, soyunma odasına mağlup gitmiştir. İkinci yarıdan beklentisi takımını daha baskılı göreceğidir. Öylede olur. Gelgelelim gol bir türlü gelmez. Gol geciktikçe heyecanı ve tepkileri artar. Hakem düdüğü çalar ve maçı bitirir. İşte o anda hayatın anlamı takımı geride olan fanatiğin gol çığlığı beklerken bitiş düdüğünü duymasıdır. Acı bir yıkılıştır o.

İnsan yaşamının her döneminde en önemli şey sevdadır. Sevdadır hayatı yaşanır kılan. O  ruhun yenilenme sebebidir. Gençlikte duygular çıkar hesaplarının önünde yer aldığı için sevdaların gücü daha büyüktür. Kim o yıllarda sevdaya düşmemiştir ki? Kim sevgiliden gelecek ister telefonla gelen kısa mesajla, ister postacının getirdiği mektupla olsun bir iki satır için ömür tüketmemiştir? Kim sevgili ile ilk buluşmaya etekleri zil çalarak gitmemiştir? Duş alınır, özenle giyinilir, kokular sıkılır, saçlar jöle ile biçimlenir ve dışarıya olanca haşmet ile dışarı çıkılır. Havanın nasıl olduğu önemli değildir. İçimiz yeterince aydınlıktır, dışarısının ne önemi vardır ki? Lakin o kadar uğraşmalarımıza da yazık olsun istemeyiz. Yağmur yağmasın yeter. Yağmaz mı? Yağar! Bütün çabamızı boşa çıkaracak kadar hemde. Bir yağmur damlasının özenle hazırlanmış jöleli saça çarpmasının gencin hayatında ne anlam taşıdığını düşünebilir misiniz? Aslında yağmur damlası kurak geçen mevsimlerde yaşamsal değerdedir. Sevdalı bir gence bunu anlatmak mümkün değildir, gereği de yoktur.

Peki kanserli bir çocuğa yarınların daha güzel olacağını nasıl anlatabilirsiniz? Çocuktan önce kendinizi ikna edebilmelisiniz buna, yoksa sesinizdeki en küçük umutsuzluk her şeyi anlatır. Bunun için usta oyuncu olmanız gerekebilir. Çünkü kanserli bir çocuğun yeni güne gözlerini açma umudundan fazla bir şey değildir hayat.


DEVAM EDECEK



Yayın Tarihi: 10.08.2015

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder