Şansla ilgili çok söz söylenir, çok hikâye anlatılır. Bir
yazımda gene şanstan söz etmiş, üstüne bir hikâye anlatmıştım. Kısaca şanssız
bir adamı padişahın inayetine rağmen yaşadığı yoksul hayattan kurtarmak mümkün
olmuyordu o hikâyede. Şans aslında baktığımız açıdan görünmeyen, bütün
açılarıyla görüldüğünde farkına varılabilen, ortaya çıkan seçeneklerden yapılan
iyi veya kötü seçimin adıdır. İyi veya kötü seçimlerimiz şansın niteliğini
belirler. Bazen seçim yapmadan karşılaştığımız olguların adına da şans diyoruz.
Hayatın her evresinde birçok kez irili ufaklı şans veya şanssızlık olayıyla
karşılaşıyoruz. Farkına varıp durumu iyi değerlendirebilen, fırsat olarak görüp
yönlendirebilen başarıya ulaşır. Hayatında böylece önemli sıçramaları yapar.
Tersi durumda olumsuz durumlarla karşılaşmak kaçınılmaz olur.
Şansı anlatabilmek mantık gereği belki biraz daha ayrıntıyı
gerektirebilir. Ansiklopedik bilgi vermeyi amaçlamadığımız için özet olarak bu
kadarla da yetinebiliriz herhalde.
Bugünde böyle küçük bir hikâyemiz var.
*
“Bir gün
Azrail insan görünümünde bir adamın karşısına çıktı:
- Bugün, senin son günün, dedi.
Adam:
- Ama ben hazır değilim, dedi.
Ölüm meleği Azrail:
- Bugünkü listemde senin ismin ilk sırada. Vaden dolmuş.
Adam:
- Peki o zaman… gitmeden önce, gel oturalım beraber bir kahve içelim, dedi.
Azrail cevap verdi.
- Bugün, senin son günün, dedi.
Adam:
- Ama ben hazır değilim, dedi.
Ölüm meleği Azrail:
- Bugünkü listemde senin ismin ilk sırada. Vaden dolmuş.
Adam:
- Peki o zaman… gitmeden önce, gel oturalım beraber bir kahve içelim, dedi.
Azrail cevap verdi.
- Tabi ki, dedi.
Bunun üzerine bir kahvehaneye gittiler. Adam, Azrail’e kahve ikram etti. Ve onun kahvesine çaktırmadan bir kaç uyku hapı attı...
Hikâye buya Azrail kahveyi içti ve uykuya daldı...
Adam, Azrail’in listesini aldı ve ismini ilk sıradan silip listenin sonuna koydu.
Uykuya dalan Azrail’in uykusu pek uzun sürmedi. Uyandıktan sonra:
- Sen, bugün bana çok anlayışlı davrandın. Anlayışlılığının karşılığında işime listenin sonundan başlayacağım” dedi.
Bunun üzerine bir kahvehaneye gittiler. Adam, Azrail’e kahve ikram etti. Ve onun kahvesine çaktırmadan bir kaç uyku hapı attı...
Hikâye buya Azrail kahveyi içti ve uykuya daldı...
Adam, Azrail’in listesini aldı ve ismini ilk sıradan silip listenin sonuna koydu.
Uykuya dalan Azrail’in uykusu pek uzun sürmedi. Uyandıktan sonra:
- Sen, bugün bana çok anlayışlı davrandın. Anlayışlılığının karşılığında işime listenin sonundan başlayacağım” dedi.
*
Hikâye burada sona eriyor. Hikâyemizden anladığımıza göre
şansa müdahale etmek doğru sonuç vermeyebiliyor. Müdahaleniz kaderinizi
belirlemiş olabilir. Bunu bilmek imkânsız denecek kadar zordur. Bazı şeyler
kaderinde yazılıdır. Onları değiştirmek binlerce müdahaleye rağmen mümkün
olmaz. Hiç bir zaman değişmezler... peki kaderin yanında şansın ne önemi var?
Yok denilemez tabii, ancak bir maratonda koşarken yol kenarından maratoncunun
su kaybını önleyen, içini biraz serinleten su kadardır. Amaç maratonu bitirmektir
suyu içmek değildir ki... su o anlık değere sahiptir, maratonun önüne geçemez.
Şansa bu gözle bakar ve değer verilirse sonuçlar ne olursa olsun kimse moral
olarak yıkılmaz.
Şansa; Hintli bilgelerin anlattıklarının içinden de
bakabiliriz.
*
Karga ve papağan Allah tarafından çirkin yaratılmıştır.
Papağan itiraz eder ve güzelleşir. Ama karga Allah’ın rızasından memnun kalır. Bugün
papağan kafeste, karga ise özgür...
*
Her hadisenin arkasında öyle bir sebep vardır ki ilk bakışta
anlaşılmaz. Ancak sonuçlandıktan sonra kavranabilir. Çünkü her şeyin hikâye
edilmeye ihtiyacı ardır. Hikâyelerde son nokta ile kavranır, idrak edilir,
anlaşılır.
O halde…
Hiç bir zaman yüce yaratıcıya, “neden” dememek, kafese
girmeyecek şartları oluşturmak gerekir. Gerçek şans elimizdekilerdir. Bu da
yapıtaşlarımızdır, karakterimizdir. Onları bilerek hareket edersek en büyük
şansı yakalamış oluruz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder