31 Ağustos 2015 Pazartesi

ŞAİRLERİN ŞİİRLERİYLE SÖYLEDİĞİ

Dört mevsim yaşardık eskiden, şimdi iki. Geçiş süreleri neredeyse yok! Mevsimler doğrudan doğruya ya yaz oluyor, yada kış. Mevsim dönemlerinde havalar eskisinden fazla ısınıyor veya soğuyor. İyi güzelde biz soğutucu klimaları niye icat ettik? Eski reklamlarda “göğü ısıtamazsınız” sloganı vardı üstelik, çok şükür henüz aklımızda, unutmadık! Öyleyse göğü klimalarla soğutamazsınız reklam filmi de çekilebilir. Çekilmez mi? Oturduğumuz yeri soğutamayız ya. Hem bizim doğamıza aykırı. Ne göğü ısıtabiliyor, nede soğutabiliyoruz madem, renklendirelim o zaman. Bu pazarı renklendirmek için Küçük İskender adlı bir şairimizi sizlere seçtim.

Her zaman ilginç yazar ve şairleri, ilginç besteci ve müzisyenlere karşı bir ilgi duymuşumdur. Sanatın her dalında “yaratıcı”, “farklı” zihniyetlere önem vermişimdir. Küçük İskender, Murathan Mungan gibi şairler benim için bu tanımlamalara uygun şairlerdir.

Bugünkü şairimizin bir çok şiirini buraya koyamıyorum. Öyle netameli şiirleri varki.. hepsini beğenmek zorunda değiliz elbette. Beğenmemekte onun şairliğine gölge düşürmez.

Neyse, şiirlerine geçmeden önce kendisini bir tanıyalım. Onun hakkındaki kısa tanıtım yazısını sunuyorum.
  
28 Mayıs 1964’te İstanbul’da doğdu. Kabataş Erkek Lisesi’ni bitirdi. Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’nde beş yıl okuduktan sonra ayrıldı. Bir süre de İstanbul Üniversitesi Sosyoloji Bölümü’nde öğrenim gördü. 1985 yılından itibaren çeşitli edebiyat dergilerinde şiir ve yazıları yayımlanmaya başladı. İlk ve uzun şiirleri Adam Sanat Dergisi'nin hemen her sayısında yer aldı. Temalarında alışılagelmişin kimi kez tam karşısında yer alan, polemikçi, başkaldırıcı şiiriyle sadece 1980'li yılların değil tüm Türk şiirinin en gözüpek şairi. Fazlaca karışık ve yer yer fazlaca uzun ve çoğaltımcı şiiri özgün çarpıcı başarı düzeylerine de ulaşabiliyor. Geleneksel yöntemler kullanarak yazdığı divan tarzı şiirleri, gazelleriyle de dikkat çekiyor. 

...

ARTIK KALBİM YOK

artık kalbim yok ağladığımda sana
düşündüğümde seni artık kalbim yok
seni anlatırken birilerine, atmıyor kalbim
atmıyor kalbim seni gördüğümde rüyalarımda
istediğin gibi yaptım; artık kalbim yok !
küçük bir velede verdim onu, oyuncak niyetine
fırlattım attım doyursun karnını diye bir sokak
köpeğine
suda sektirdim bir kiremit parçası gibi
ve bekledim batmasını
bekledim batmasını yanan bir gemi
nasıl ağlayarak denize dökülürse

istediğin gibi yaptım; artık kalbim yok!
artık kalbim yok baktığımda eski resimlere
özlediğimde seni
arta kalmış bir kalbim yok!
YOK!

Küçük İskender

***

AY

Yürek kemiğiyle lades tutuşuyor iki çocuk!
misafir oyuncu bir terkediş biçimi
ile ellerim vücudunun prömiyeri!

Aynı ahır adına koşan acılarımız var bizim!
amatör balıkçının leğeninde iki istavritiz seninle
ölüme beş kala ölümle canlı telefon bağlantısı kuran!

dibi senin aşkında gizlenen kırılgan bir aysberg bu tufan !

Küçük İskender

***

BİR GECE ŞAH’ESER İMPARATORU FUZULİ
BİR DELİKANLILIK YAPTI İSE BEN BUNU YAZDIM

beni bir pazar gecesi siyanürle vurun!
gölgemi bir vapurun saadetine vermişken,
zeki müren'den hicaz makamı şarkılar dinlediniz
ama dönüp arkama bakabilmeliyim kaç kişisiniz
nerden gelmişsiniz neler giymişsiniz
elimde bir demet letafet çiçeği de,

tavanı kırmızı, duvarları beyaz badanalı
bir odada bir arada bir ara olmalıyız, hatırladınız
bıçak sapı gibi gülümsememe de izin vermelisiniz
- babam bana küstü, döv onu babaanne
çıngıraklı yılanlar almıştın hani bana yaşgünümde -
gerdanımda genç kızların çılgın tortusu ve soğuk su,
oramda buramda buram buram ilkaşk kokusu,
işte ben trenleri biraz da bu yüzden severim
ne çok severim bilemezsiniz

beni bir pazar gecesi siyanürle vurun!
palyaço makyajı yapmış olayım, gülün önce
amuda da kalkayım, telde de yürüyeyim filan
size nadide karanfil kolleksiyonumu göstereyim
kayısı gülü çocuklarımı, arılarımı da,
tenezzüllerimi, biliyorum:
zeki müren'den hiç şarkı dinlemediniz
radyoda jean-sebastian bach çalıyor, bakınız
cam pervazındaki baykuşun
yok bir ayağı da

Küçük İskender

***

BUNDESLADE

bir atlıkarınca yangını sonrası
isli, sıcak kemikleri çocukların.
-- çok tanrılı yalızlıkların
son akşam yemeği sofrası -- Toy siyah!

evcil kinler evcil hırslar besle bedeninde
ve körpe dakikalarda zor cinayetlerinin
ağzını kanla sil ağzını mor yakamozla yıka!

gözlerinde ve özlemlerinde bir yabacılaşma,
(oyuncak dudaklarımız plastik anılarımız var bizim
öyle hatırlıyorum)
kör paslı testereyle budadığım yüzün
dökülüyor avuçlarıma prizmatik
dökülüyor lunaparklarıyla senden. Neden
billur bir cinayetin her yerinde seksek oynardık?
yıldırım intiharlara paratoner ayyaşlıklarımız
kiremit dil parçaları kaydırırdık tükürüklerde
ve neden ipek tülbentlere örtülürdük sebepsizce?
kimdi o karakalem resmini yapan belleklerimizin
bastırılmış kağıttan yelkenlilere?

Küçük İskender

***

DE GÜLÜM

de gülüm! De ki: ela bir günde geleceğim
istanbul darmadağın olacak, saçlarım
darmadağın. Hepsi, darmadağın!
üzülme gülüm! Toparlanacağız, birlikte,
ayağa da kalkacağız, yürüyeceğiz de gülüm
hem de çelikten toprağını dele dele hayatın!

de gülüm! De ki: bitmiştir umut, bitmiştir
sevgi, bitmiştir güven!
güven bana gülüm!
sana bitmemişliği öğretecek, tattıracaktır
hasretten-hakikaten-ten değiştiren yüzüm!

göreceksin gülüm! Bekle!
hırslarımız, acılarımız gitgide ihanetlere
hainlere, ezilmelere alışacak..
göreceksin-sevinçten ağlayacaksın gülüm-ki
işte o vakit bana-doğrudur!-
şair olmak, seni sevmek pek çok yakışacak!

bak! şiirler var, mektuplar var, çocuklar var,
sokaklar var, kediler!
inan bana gülüm, ölüm yok bir tek! ölüm yok bize!
ölüm inananlar için sessizce
kara kapli kitaplardan çıkartılacak..
göreceksin gülüm! Bekle! Göreceksin!
artık hiçbir insan, hiçbir kavga ve hiçbirimiz
bu dünyada, yapayalnız, umarsız kalmayacak!

Küçük İskender

***

GAZEL

Bir sencileyin dil-ber-i ra'nâ bulunur mu
Bir bencileyin âşık-ı şeydâ bulunur mu

Uşşâk-ı belâ-keşlere âyîne ne hâcet
Sînen gibi mir'ât-ı mücellâ bulunur mu

Bir ben gibi tâ haşre kadar âşık-ı sâdık
Sultânıma ben söylemem ammâ bulunur mu

Bir iki üç ahbâb olup âh olmasa ağyâr
Âyâ o perî bir gece tenhâ bulunur mu

Bilmezsen eger kendini Leylâ'ya su'âl et
Bir sencileyin dil-ber-i ra'nâ bulunur mu

Küçük İskender

***

GECE KUKLALARI

çelişkili kuvvete dönen yapışkan bir ölü var
korkulan otobanın ortasında viraj yaratan.
bir dedektif hissiyle yaklaşırken dünyaya ay
toprak tutarken elini cetvelle çizilmiş suyun
gözlerini düşürmüş bir genç kız gibi mağrur
ve diken diken; arabanın bagajında bir ölü
var
direksiyondaki cesetle hayatı tartışan.

Küçük İskender

***

MOLEKÜL BUKETİ

el kararı bir
ruhla öperken seni
nesnenin tanrıyla atıştığı
uzun gözlere ait urlarda, bilemem
rolümüzdü bilgi;
el kararı bir
ruhla öperken seni
cismin hacimle seviştiği
ani panikatak şovlarında, bilemem
neredeydi yüzümüzdeki bitkinin kökü.

öğrendim, ki veda
ve kıymettir
ergeç birbiriyle vuruşacak olan, bilirim
renkler arasında adı onun da anılsın diye.
üstünkörü!

Küçük İskender

***

Bu pazarda sizlere seçtiğim şiirler bu kadar. Umarım benim ilginç bulduğum kadar sizde ilginç bulursunuz. Bir dahaki haftaya kadar hoşça kalın.



Yayın Tarihi02.08.2015

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder