İnsan olmaya, insan yerine koyulmaya, insanca davranış
görmeye ve insanca davranmaya çok ve acil ihtiyacımız var. Siyasetin giderek
soysuzlaşması yüzünden toplumda baş gösteren kalitesizlik gün geçtikçe
derinleşip artıyor. Kim sorarsa dindar bir toplum olduğumuz söylenir. Ama
toplumsal sorumluluklarımız hiç yokmuş gibi davranıyoruz. Dindar olan veya
olmayanımızla birlikte, gelir düzeyimiz 20.000 dolara gelmişçesine herkes canın
çektiğini her zaman alıp yiyebilirmiş gibi facebookta yediğimiz yemekleri
paylaşıyoruz. Sonrada karşıdan insanca davranış bekliyoruz. Facebooktaki böyle
bir çılgınlığın bin beteri trafikte var. Trafikte herkes her şeyden şikayetçi.
Şikayetçi sadece. Bireyler böyle olunca eğitim programı laçka olmuş bir
devlette durum daha farklı olamaz. O da alacağına şahin vereceğine kuzu,
vatandaşına güvenmez olur çıkar. Oysa ne istiyorduk biz? İnsanca tavır ve
tutum. Gelgelelim balık baştan kokmuş durumda.
Yabancı ülkeleri konuşmalarımızda çok sık örnek veririz. O
ülkelerde devletin vatandaşlarına sergilediği tutum ve davranışlar bizi
şaşkınlığa düşürür. O ülkelerin vatandaşları da dünyalı, uzaydan gelmediler bu
dünyaya. Nasıl böyle bir ülke olmayı başarmışlardı acaba? Her biri görevlerini,
hatta üstlerine düşeni yapmışlardı o kadar.
Neyse. Sözü dolandırmadan Dr. Serpil Taşdelen’in 2011
tarihli “Avustralya'da İnsan Olmak” yazısından örneklere bakalım mı?
*
Avustralya'da İnsan
Olmak :
Efendim Melbourne'e
vardık. Bir ev kiraladık, ben oradaki akrabalarıma harıl harıl soruyorum 'Yahu,
elektrik, telefon, su, gaz idarelerinde tanıdığınız var mı?'
Biri 'Ne yapacaksın?' diye sordu. 'Öyle bir müessesede mi çalışmak istiyorsun?'
Ben 'Hayır' diye cevap verdim 'Yeni eve o hizmetleri bağlatmak istiyorum da...'
Adam güldü, 'Bana adresini söyle' dedi. Adresi verdim, geçti telefonun başına, o idareleri tek tek aradı. Akşama doğru bütün hizmetler bağlanmıştı.
Bir gün elektrik idaresinden bir mektup geldi. Mektupta 2 ay kadar sonra, bir gün bizim sokakta elektrik kesileceği bildiriliyor ve ilave ediliyordu 'Eğer o gün mutlaka elektriğe ihtiyacınız varsa size bir jeneratör tahsis edilecek ve harcadığınız elektrik normal tarife üzerinden hesaplanacaktır. Ancak jeneratör sayısı sınırlı olduğu için sadece ihtiyaç sahiplerinin müracaatı...'
Biri 'Ne yapacaksın?' diye sordu. 'Öyle bir müessesede mi çalışmak istiyorsun?'
Ben 'Hayır' diye cevap verdim 'Yeni eve o hizmetleri bağlatmak istiyorum da...'
Adam güldü, 'Bana adresini söyle' dedi. Adresi verdim, geçti telefonun başına, o idareleri tek tek aradı. Akşama doğru bütün hizmetler bağlanmıştı.
Bir gün elektrik idaresinden bir mektup geldi. Mektupta 2 ay kadar sonra, bir gün bizim sokakta elektrik kesileceği bildiriliyor ve ilave ediliyordu 'Eğer o gün mutlaka elektriğe ihtiyacınız varsa size bir jeneratör tahsis edilecek ve harcadığınız elektrik normal tarife üzerinden hesaplanacaktır. Ancak jeneratör sayısı sınırlı olduğu için sadece ihtiyaç sahiplerinin müracaatı...'
Ben istemedim, ama
komşumuz, yalnız yaşayan yaşlı kadın jeneratör istedi. O sabah 8'de 2 teknisyen
jeneratörü getirip kadının sistemine bağladılar.. Sonradan, merak edip sordum
bu iş için sadece harcadığı elektriğin bedeli olan 45 sent almışlar.
*
Burada araya giriyorum.
İnsanımızın kalitesinden kuşkum yok! Bizde kalitesiz olan
kurumlar ve kuruluşlardır. Çünkü devlet insanına güvenmediği için alacağına
şahindir bizde. Bu giderek ticari şirketlere kadar gider. Oysa batıda müşteri
memnuniyeti esastır. Devlette hizmet ettiği yurttaşının memnuniyetine dikkat
eder. Çünkü vatandaşının vergileriyle var olduğunu bilir. Burnundan kıl
aldırmaz satıcıları hiç görmediniz mi hayatınız boyunca. Devlet dairelerinde
memur tarafından azarlanmayan hiç var mı? Çağdaş devletin gereklerini, alış verişin
baş ağrıtmayanını 25 senedir biliyoruz. Yani daha çok yeniyiz. Batının 100-150
senede oturttuğu standartları biz yeni yeni tanıyor ve oturtuyoruz. Henüz talep
eder toplum olmadık. Sadece şikâyet etmeyi biliyoruz. Oysa müşteri olduğumuzu
bilsek bir çok şeyi çözmüş, resmi yada gayrı resmi bir çok kurum ve kuruluşu
buna dikkat eder hale getirmiş olurduk. Böyle bir toplumda sadece Allaha kulluk
edilirdi. Kimse kimseye yaltaklanamaz, kimsede totaliterliğe özenemezdi. Neyse;
yazımıza dönelim.
DEVAM EDECEK
Yayın Tarihi: 24.08.2015
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder