25 Eylül 2009 Cuma

CESARETİN BİTTİĞİ YERDE ESARET BAŞLAR



         Bu günkü yazıma meramımı anlatmak için bir Hint masalı ile başlamak istiyorum.

***

         Kedi korkusundan devamlı endişe içinde yasayan bir fare vardır. Büyücünün biri fareye acır ve onu bir kediye dönüştürür. Fare, kedi olmaktan son derece mutlu olacağı yerde bu kez de köpekten korkmaya başlar. Büyücü bu kez onu bir kaplana dönüştürür. Kaplan olan fare, sevineceği yerde avcıdan korkmaya baslar. Büyücü bakar ki, ne yaparsa yapsın farenin korkusunu yenmeye imkan yok. Onu eski haline döndürür.

         Ve der ki,
         "Sen cesaretsiz ve korkak birisin. Sende sadece bir farenin yüreği var. O yüzden ben sana yardım edemem."

***

         Bu masalla yola çıkarsak korkularımızdan arındığımız, kurtulduğumuz ölçüde, sözün kısası cesaretli olursak esaretimizden kurtuluruz. Fakat bunun için dayanıklı, korkusuz ve yürekli olmak gerekir. Yürekli olmak demek, ölümü göze almak demektir. Ölümü göze alamayan her gün ölüm korkusuyla yaşar. Ölüm korkusu yaşamak özgürlüğü getirmez, götürür. Ölüm korkusundan dolayı, ya korkulandan kaçılır, yada korkulana yaltaklanılır. İki durumda onurlu bir durum değildir.  

         Sadece cesaret, tek başına bir şey değildir. Akıl süzgecinden geçmiş programlar olmazsa bir tek cesaretin intihardan farkı kalmaz. İntihara götüren cesaret, cesaret değil başka türlü bir esarettir.

***

         Bugün masalla başladık hikayeyle devam edelim:

         Öğretmen sınav için öğrencilerine “çıkarın kalem kağıtlarınızı der.” Soruları yazan öğrenciler kara kara düşünürler. Sorular hayli zordur. İçlerinden biri ancak beş dakika dayanır ve sınav kağıdının üstüne adını soyadını ve tarihi yazar, cevap bölümünü boş bırakır. Sınav kağıdını öğretmenine verir ve sınıftan meraklı bakışlar arasında çıkar.

         Birkaç gün sonra öğretmen sonuçları açıklar. Herkes tel tel dökülürken sınav kağıdını boş veren öğrenci tam not alır. Öğretmen sınıfa bunun açıklamasını şöyle yapar: “Siz bütün sınıf hiç çalışmamışsınız belli. Buna rağmen içinizden biri kağıdı boş verdi. Bu riski göze almak demektir. Riskleri göze alan cesaretli olur. “Ben arkadaşınıza riskleri göze alması ve cesaretli olması nedeniyle tam not verdim” der.

         Bir başka sınavda bu kez bütün sınıf sınav kağıdını boş olarak verir. Öğretmen ertesi gün sonuçları açıklar. Bütün sınf tam not alırken geçen seferle birlikte bu sınavdada boş kağıt veren öğrenci sıfır alır. Öğrenci itiraz edecek olur, öğretmen bu defa sınıfa şöyle açıklama yapar: “size geçen sınavın öreneğini veren arkadaşınızın yolundan giderek ilk defa risk aldığınız için tam not, geçen sefer tam not alan arkadaşınıza bu kez sıfır verdim. Çünkü aynı olayda aynı biçimde ikinci kez risk almak cesaret değil deliliktir” der.
İşte sözünü ettiğim cesareti bu hikayeden de anlamış olduk.

         İnsanlar neden cesaretsiz olur? Korkuları neden hep galip gelir? Hep bir şeyleri kaybetmekten korktuğu için tabi. Herkesin o kadar çok kaybedilecek şeyi vardır ki, birini bile feda edemez. Birde bilmeyle ilgili korkular vardır. Bilmeye başlandığı andan itibaren cesaret güç kazanır.

         Bakın ünlü yazar Shakespeare, bu konuda şöyle diyor : 
         "İnsanların çoğu

         Sevmekten korkuyor, kaybetmekten korktuğu için.. (kaybetmeyeceğini bilse.. A.G)
         Düşünmekten korkuyor, sorumluluk getireceği için.
(sorumluluğun kişiyi büyüttüğünü bilse..A.G)
         Konuşmaktan korkuyor, eleştirilmekten korktuğu için.
(eleştiriden mükemmelliğin doğduğunu bilse.. A.G) 

        Yaşlanmaktan korkuyor, gençliğin kıymetini bilmediği için. (gençliğe kıymet vermeyle hayatın taze kaldığını bilse.. A.G)  
         Unutulmaktan korkuyor, dünyaya iyi bir şey vermediği için (ebedileşmenin ancak iyi şeyler yapmakta olduğunu bilse.. A.G) 
        Ve ölmekten korkuyor, aslında yaşamayı bilmediği için."

         İşte herkesin hastalığı bu! Yaşamayı bilmemek.. Nasıl, neden ve ne ile soruları sorulmadan bilmeye ulaşılamaz. O zaman soralım, nasıl, neden ve ne ile yaşamak?


         Nasıl sorusuna cevap: Özgür
         Neden sorusuna cevap: kimsenin buyruğunda olmamak için
         Ne ile sorusuna cevap: cesaretle, insanların hepsiyle ve güvenle


         Matematik problemi gibi bu soru-cevapların toplamını alarak sonuca ulaşalım mı? Hayatı özgür, kimsenin esaretinde olmamak için cesaretle, ama bütün insanlarla güven içinde iç içe yaşamak..

         Bunu isterseniz ülkeler ölçeğinde de alabilirsiniz. Konu sadece bireyle sınırlı değildir

***

         Aydın düşmanlığı yapmak ve oluşturmak istemiyorum ama, Osmanlıdan gelen daha kentli ve daha aydın kesimin konuştuğu Türkçenin içine kattığı batının dönemsel egemenlerinin dillerinden gelme kelimlerle dilimiz uzun zamandır tehdit altındadır. Eski deyişle bir millet, yada öz Türkçe ile bir ulus dili bozularak yavaş yavaş yok edilebilir. Buna bilim üretmeyip, üretileni de diliyle beraber almayı da ekleyin, Türkçenin halini görürsünüz. Olanı kader kabul edip beklemek olmaz.  Güzel Türkçemize, doğru Türkçe konuşarak sahip çıkalım.

***

IQ : İngilizce Intelligence quotient kelimelerinin kısaltması olan ve “zekâ bölümü, ölçülmüş zekâ derecesini gösteren rakam” zekâ düzeyi (kısaltması: ZD)
iskonto : İtalyanca sconto. indirim yada yerine göre kırdırma 
ice-tea : İngilizce özgün imlâsıyla dilimizde kullanılan bu söz, "soğuk ikram edilen bir tür çay" buzlu çay .
idefiks : Fransızca "kişinin etkisinden kendisini kurtaramadığı yersiz, saçma düşünce, sabit fikir" saplantı veya sabit fikir.
idol : Fransızca idole. "İnsanın kayıtsız şartsız bağlandığı, taparcasına sevdiği şey, nesne" put veya mini put 
illüstrasyon : Fransızca illustration. "resimle süsleme" veya "kitap içindeki bir yazıyı açıklayan veya süsleyen resim" bezeme ve resimleme  
illüstratör:  bezeyici ve resimleyici 
illüstratif:  bezekli
illüzyon : Fransızca illusion. Yanlış algılama ve duyu yanılması. Eskiden bu kavram galatıhis sözüyle karşılanırdı. Var olan nesne veya canlıyı yanlış veya değişik olarak algılama demektir. göz bağcılık yada bu günkü deyişle  yanılsama, yanılmaca 
illüzyonist : Fransızca  göz bağcı 
in (olmak) : İngilizce in (içinde, -da / -de; süslenmiş; mevsiminde). Son zamanlarda gazetelerimizde, moda olan şeyler sayılırken sık sık kullanılmaktadır. İngilizcedeki "to be in fashion" karşılığı tutulmak, tutulur (tutulan) olmak. Moda için tutulanlar.
indikatör : Fransızca indicateur. “Gösterici, belirtici, haber verici, kılavuz ve gösterge" gösterge 
inisiyatif : Fransızca initiative (öncelik; tedbir; girişim). "Bir şeyi ilk olarak yapma işi, karar alabilme yeteneği, öncelik ve karar üstünlüğü"  öncelik, üstünlük.
inisiyatifi ele almak : üstünlüğü (önceliği) ele almak.
inisiyatifi ele geçirme : üstünlüğü (önceliği) ele geçirme.
inline skate : İngilizce line "çizgi, hat", skate "paten" kelimelerinden oluşmaktadır. In ise "içinde" anlamını veren İngilizce bir şekildir. kaykaç 
insider :  iç hissedar 
instant coffee : İngilizce instant (acil, anî, hemen) + coffee (kahve). hazır kahve.
internet : İngilizce inter “arasında”net “ağ”. Bilgisayar alanında kullanılan ve “dünya üzerindeki milyonlarca bilgisayarı birbirine bağlayan dev ağ” genel ağ 
intranet : iç ağ.
irredantizm : Fransızca irredentisme. "dil, gelenek, görenek ve çeşitli kültür değerleri bakımından bir birlik gösterdiği hâlde, ana yurt dışında kalmış halkın yaşadığı toprakları ana yurt sınırları içine almak düşüncesini temel alan akım" kurtarımcılık 
irrite etmek : Fransızca "irrité" ismine "etmek" yardımcı fiili getirilerek yapılan bu söz, "tahrik etmek, sinirlendirmek, kızdırmak, tahriş etmek". kızdırmak  öfkelendirmek, sinirlendirmek 
italik : Fransızca italique (üstten sağa doğru eğik olan basım harfi). eğik (yazı) ve yatık (yazı) 
izolâsyon : Fransızca isolation. "Elektrik akımının olumsuz etkilerini önlemek için iletkeni kauçuk, lâstik, porselen gibi maddelerle kaplama, tecrit etme; ısının gereksiz yerlere dağılmasını önlemek, ses ve gürültülerin belli bir alanda kalmasını sağlamak amacıyla yapıda birtakım önlemler alma" yalıtma ve yalıtım 
izolâtör  yalıtkan 
izole etmek: soyutlamak. .
jakoben : tepeden inmeci.
jakobenizm : Fransızca jacobenisme (cumhuriyetçilik, devrimci demokratlık). "Toplumdaki değişikliklerin yöneticilerce tepeden inme buyruk ve yöntemlerle yapılmasını uygun bulan görüş" tepeden inmecilik. 
jakuzi : "Yıkanmak, sağlıklı kalmak amaçlarıyla evlere yerleştirilen bir tür havuz" sağlık havuzu 
jalûzi : Fransızca jalouise. "Şerit biçiminde metal veya plâstik levhalardan yapılmış, perde gibi pencerelere takılan düzen" şerit perde
jam-session : İngilizce jam-session. “Caz müzisyenlerinin bir araya gelerek müzik yapmaları” toplu caz 
janr : Fransızca genre. Türkçe Sözlük’te çığır, tarz, cins tür 
jenerasyon : Fransızca generation. "Doğuş, soy, nesil" kuşak, nesil .
jenerik : Fransızca générique. "bir filmde emeği geçenlerin adlarını, filmin yapımıyla ilgili bilgileri içine alan ve filmin başında,sonunda sunulan liste",tanıtımlık,  tanıtma yazısı 


Yayın Tarihi : 14.08.09

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder