7 Eylül 2009 Pazartesi

EĞLENCE

         Eğlence, öteden beri bilinen şekliyle kaygı ve endişeden uzak, bedeni ve aklı ezmeden gönlü dinlendirme işidir. Hafif sporlar, örnek vermek gerekirse yürüyüşler tanımın içindedir. Siz istediğiniz kadar ve bu tanıma giren şeylerle bu konunun içini doldurabilirsiniz.
         Bu konunun dışında eğlence olarak sayılabilecek o kadar çok şey var ki, saymakla bitmez. Aktif veya pasif katılımla eğlence olgusuna çeşitlilik katmamız mümkün.

         Önce aktif katılımdan söz edeceksek; yürüyüş, koşu, yüzme, ve içinde yarışma bulunan futbol, basketbol, masa tenisi, bilardo yada gene içinde yarışma bulunan masa oyunları okey, tavla, konken, pişti gibi oyunlardan söz edebiliriz.

         Pasif katılım dediğim eğlence seyirlik eğlence biçimleridir. Televizyon, tiyatro oyunu, sinema filmi, her türlü yarışma içerikli takım oyunları seyretmek bu tip eğlencedendirler.

         Eski yunan felsefesinde eğlence, toplumun biriken gerilimini almak, yada azaltmak için gereklidir. Tiyatro oyunu bunun için kullanılmıştır. O dönemin açık hava tiyatroları günümüze kadar gelerek bu savı doğruluyor.

         Sokrates’in öğrencisi Eflatun (Platon) ve onun öğrencisi Aristo eğlence biçimleri içinde en başta saydıkları tiyatro oyununun sistematiğini kurmuşlardır. Aristo, başlangıç noktasından bitiş noktasına giden yarım daire eğrisiyle bu sistematiği tanımlar. Buna göre her oyunun tanışma faslının olduğu bir girişi, Olay örgüsünün karmaşıklaştığı bir gelişimi ve bütün soru ve düğümlerin çözüldüğü bir sonu vardır. Tıpkı hayatın kendisi gibi.. Tiyatro izleyicilerinin bu eğriyle oyunun sonunda günlük gerginlikten arınmış olarak evlerine dönmeleri amaçlanmıştır. Çünkü devletin devamlılığı için sakin kalabalıklar gereklidir. O dönemlerde kalabalıklar sadece tiyatroyla sakinleştirilmemiştir. Arenalar da bunun için vardı. Burada insanlar genellikle yakalanan asilerin canları karşılığında insan yada yırtıcı bir hayvanla kapıştırılmasını seyrederek sakinleşirdi. Bu gün İspanya’da boğa güreşi eski bir alışkanlığın değişik biçimde devamıdır

         20. yy’da tiyatroya sinema ve futbol eklenmiştir. Yani insanlar bir görüşün iktidarı için ya eğitilmiş, yada uyutulmuşlardır. Futbol bu görevi çok güzel ütlenmiştir. Portekiz diktatörü Salazar bunu 3f ile formüllendirmişti. Portekiz halk şarkıları demek olan Fado, karnaval veya panayır eğlenceleri demek olan Fiesta ve Futbol 3F formülünün 3 ayrı unsurudur.

         Görüyorsunuz ya, eğlence deyip geçmemek gerek. Eğlence olarak gördüğümüz her şey bir şekliyle mutlaka ummadığımız bir amacı taşımaktadır.

         Bilgisayar oyunlarından rakibi görmeden internet yoluyla canlı olarak oynanan oyunların da bu amacı taşıdığını biliyorum. Hatta bu oyunlarla daha da öteye gidilerek oyuncuların bulunduğu coğrafyanın etkileriyle edindikleri deney ve tecrübelerin kaydedildiğini öğrendiğimde inanın çok şaşırdım. Bu gün Salazar’lar sadece Portekiz’i değil bütün dünyayı yönetiyorlar.

         11 eylülde el-kaidenin vurduğu iddia edilen ikiz kule olayının ardından Afganistan’a giren Amerika kurduğunu söylediği silikon vadisinde her yaştan her milletten oyun meraklısına afganistan dağlarının tıpkısını bir oyuna yerleştirerek sunmuş. Her oynayanın neler yaptığını uzmanlara izlettirerek, Afganistan savaşında uyguladığı planı oluşturmuş. Anlaşıldığı gibi artık internetten canlı oynanan her oyuna kuşkucu bakmak gerekir.

         Eğlence artık bir sektör. Eğlence sektörüne aktarılan parayı görenin iştahı kabarıyor. Müzik, spor, turizm bu sektörün birer parçası. Bu konularda bir yenilikle karşılaşmadığımız gün yok nerdeyse.

         Bu boyutuna bakarak eğlencenin sanıldığı kadar masum olmadığını söyleyebiliriz.

         Peki masum bir eğlence biçimi yok mudur? Olmaz mı? Var tabii! İnsanları bir arada tutan ve kaynaştıran eğlencelerden sohbeti kim sevmez? Hele şakacı, yaptığı esprilerle ortama canlılık katan kişilerle olursa tadına doyulmaz. Turistik gezi, satranç, dama, dört kişiyle oynanan okey ve konken (şimdi katlamalı denen bir adı var, benim gençliğimde elli bir de denirdi) masum oyunlar sınıfına girerler. Çocukların doğayla kucak kucağa oynadıkları her oyun masumdu. İp atlama, körebe, uçurtma uçurtma.. siz hiç günahkar körebe gördünüz mü? Hain uçurtma yada?.. İp atlayanların dünyayı dolandırdıkları görülmemiştir.

         Şimdi eğlenme nedir diye sorulduğunu var sayalım:

         1. Neşeli, hoşça vakit geçirme.
         2. Alay etme.
         3. Oyalanma.
         4. Eğlenmek işi.

         Eğlencenin sonuçlanmış şekli eğlenme kelime anlamı olarak bu üç anlamı içerir. İlk şık eğlencenin varacağı yeri işaret ediyor. Diğer ikisi konumuzun dışında.

****

         Bir küçük şakayla bu günkü yazımızı bitirelim.





KLASİK TEPKİ: Sıraya geç kardeşim
NEOKLASİK TEPKİ: Şeker kardeşim sıraya geçiver
REALİST TEPKİ: Sıra var
SURREALİST TEPKİ: Sallandıracaksın bunlardan ikisini kızılay da bak bir daha yapabiliyorlar mı?
ROMANTİK TEPKİ: Beyefendi galiba sırayı görmediniz
NATURALİST TEPKİ: Sırana geç
MODERN TEPKİ: Efendim insanımız eğitimsiz. Halbuki Avrupa da
POST-MODERN: Sırana geç lan ayı!
UZLASIMCI: Acelesi olmasa öne geçmezdi; üzmeyin garibi
DEVRİMCİ: Alt yapı sorunları çozülmeden halkımız sıraya geçmez. Devrim olunca herkes hizaya gelecek
KADERCİ: iki dakika fazla beklesek kıyamet mi kopar? Kısmetse hepimizin işi görülür
FELSEFECİ (septik-kuşkucu): Ön ve arka kavramları gorecelidir.O tarafın ön taraf olduğuna kim karar verdi? Öne geçtiğini zanneden, aslında arkaya geçmiş olabilir
KANT CI: Efendim algılanmayan şeyler yok demektir. Bakmayın o tarafa,adam yok olur
KOTÜMSER VAROLUŞCU: Herkes bir gun ölecek. Onurlu bir şekilde bekleyin. Bir gün o adamda ölecek
İYİMSER VAROLUŞCU: Sıkmayın canınızı,su anın tadını çıkarmaya çalışın. Bakın ne güzel hayattasınız ve birileri önünüze geçebiliyor
HUMANİST: İnsanlık bir bütündür. Birimiz hepimiz hepimiz birimiz için. Dolayısıyla birimiz öne geçince,aslında hepimiz öne geçmiş oluyoruz.

***

İşi azıtmadan eğlenmek günümüzde erdem ve yetenek sorunudur.


Yayın tarihi : 29.06.09

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder