24 Eylül 2009 Perşembe

TÜRK LİBERALLERİNİN İHANETİ



         Türk devletine liberaller, “fikri hür, vicdanı hür” sloganlarıyla ihanet etmiştir. Onların kurdurduğu sağ partilerin hiç biri laik olamadığı için cumhuriyetin oluşturmak istediği akıl devleti kavramının sürekli altını oymuştur. Bu dediklerime sakın CHP mantığı denmesin, çünkü onlarda bu konuda suçludurlar. Tabansız ve seçkinci aydınlardan kurulu sol anlayışın temsilcisi CHP her seferinde iktidarı sağ partilere kaptırmıştır. Sosyal gelişmenin üst yapı kurumlarının dönüştürülmesiyle mümkün olacağını düşünerek ekonomik yapı ihmal edilmiştir. Oysa gerçek dönüşümü sadece üst yapı kurumları sağlamaz. Toplum bu yüzden görünürde iktisadi gelişmeyi savunan liberal görüşteki sağ partileri desteklemiştir. 1950 yılından itibaren Cumhuriyet iki başlı olmuş ve bu iki başlı görünümden kurtulamamıştır. Bu durum 1970’lerde bir dönem Rahmetli Bülent Ecevit’in ismine gösterdiği ilgi dışında halkın CHP’den devamlı olarak uzak durmasıyla günümüze kadar sürmüştür. O yıllarda esen sol rüzgarlarını, sadece adı sol olan CHP’nin, eski yöneticilerini partiden uzaklaştırarak değerlendiren Ecevit, çalışma hayatına getirdiği yeniliklerle halkın güvenini kazanmıştı. Daha sonra CHP iç çekişmelerin partisi olarak tarihe geçmiş, doğru dürüst politikalar üretemediği için iktidarı giderek aşırı sağa yönelen partilerden alamamıştır.

         Konumuz CHP değil, fakat değinmeden bu günü anlatmak imkansız olduğu için CHP’den birkaç satır  yazmayı gerekli buldum. 

         Türkiye demokrasisinin kutsal simgesi(!) Demokrat Parti'nin mirasçısı bir parti dirilmeye başlıyor ama yıllardır o partiyi putlaştıranlar tedirgin oluyorlardı. Bu konuyu onun için açtım.

         Konuyu cumhuriyetin kuruluş yıllarından itibaren incelemek gerek. Birinci Meclis'te Mustafa Kemal önderliğinde, daha sonra CHP’nin özünü oluşturacak olan Birinci Müdafaa-i Hukuk Grubu'nun kurulmasından sonra, organize muhalefet olarak İkinci Müdafaa-i Hukuk Grubu kurulur. İkinci Grup'un temel özelliğinin “kişi istibdadına karşı mücadele olduğu” kurucuları tarafından söylenmiştir. Burada sözü edilen kişi Mustafa Kemal’dir. Bu mücadelede bakın ne yaparlar.


         Kurucularından Mersin Mebusu Selahattin Bey'in ifadesine göre, İkinci Grup, "Her türlü şahıs istibdadını önlemek, şahsi hákimiyet yerine kanuni hákimiyetler ikamesi gayesi ile kurulmuştur; Meclis diktatoryasına taraftar olup şahıs otokratlığına muhalefet etmiştir". Bunun için meclise seçim yasasını değiştirme teklifi verirler. Yasa teklifine göre belirli bir yerde 5 seneden fazla ikamet etmemiş olanlar o bölgeden milletvekili seçilemeyecek; Misak-ı Milli sınırları dışında doğmuş olanların ve Türk kökenli olmayanların yine milletvekili seçilme hakkı olmayacaktı. Yani diyorlar ki; “biz meclisin baskıcı ve diktatör olmasını sakıncalı görmüyoruz, fakat bu hareketin lideri bizim hayat sahamızı kapatmayı düşünen Mustafa Kemal mecliste bile olmasın.”

         Bütün sağ parti iktidarlarının neden daha fazla yetki istedikleri, güçler dengesini oluşturan kurumları neden istemedikleri belli olmuyor mu? Onlar meclis diktatörlüğünün şiddetli savunucularıdır. Rahmetli Menderes’inde Demirel’inde, rahmetli Özal’ında, şimdide sayın başbakanında meclisin kurumlar üstü, hükümetlerinde meclis üstü olmasını istemesi boşuna değildir. Günümüz liberal demokratlarının atalarının demokrasi anlayışı böyle özetlenebilir. Oysa Mustafa Kemal ülkenin gelişmesini, donmuş, değişmeye direnen Osmanlı dinsel yapılarını kaldırmakta görüyor, medeni bir devletin ancak akılcı ve güçler ayrılığını kabul eden demokrasinin temellerini oluşturacak siyasi ve ekonomik şartlarını hazırlıyordu. Kaldı ki o dönem diktatörlerin dönemi olmasına ve yarı mutlak gelenekten gelmesine rağmen Mustafa Kemal çoğu yönetciden daha demokrattı.

         Demokrat Parti kuruluncaya kadar dini cemaatler ya yeraltına inmişti ya da CHP içinde kılık değiştirerek yuvalanmıştı. Bu durum 1945'te Demokrat Parti'nin kurulmasına kadar devam etti. Demokrat Parti'nin kurulması ve 1950'de iktidara gelmesiyle tarikatlar ve cemaatler siyaset sahnesine çıktılar ve her gün giderek daha etkin olmaya başladılar.  İşte bu tarikatler DP'yi sürekli olarak desteklediler.


         Demokrat Parti'nin bir merkez sağ, bir demokratik sağ parti olmak şansı vardı ama özellikle DP bünyesi içinde yeraltından çıkan siyasal islamcı kadrolar yüzünden marazlı milliyetçi-muhafazakár, bir partiye dönüştü. Bu süreç içinde tarikat kadroları devlet yönetimine sızmaya ve etkin olmaya başladı. Böylece, ideolojik olarak laik bir merkez sağ, liberal parti olmak şansını yitirdi ve ne yazık ki yeni bir İkinci Grup kimliği kazandı. Bu kimlik kendisinden doğan yeni partilerin de kimliği oldu. 


         Adalet Partisi'nde de bu durum devam etti. Adalet Partisi gibi DYP de uzun süre siyasal islamcı ideolojinin seraları olarak kullanıldı.

          Bu süreç içinde Devlet Planlama Teşkilatı ve Milli Eğitim Bakanlığı içinde siyasal islamcı kadrolaşmaya önem verildi.

          12 Eylül 1980 askeri darbesi, İskenderpaşa Cemaati için önemli bir dönemeçtir. Milli Selamet Partisi kapatıldı ama cemaatin mensubu Turgut Özal Ekonomiden Sorumlu Devlet Bakanı yapıldı. Cemaat ANAP'ın kurulmasını ve iktidara gelmesini destekledi.


         Merkez sağ partiler, aşırı milliyetçi ve siyasal islamcı görüşlerden kendilerini arındırmalıdır, politikalarını bu görüşlerle yarışan herhangi bir eksene oturtmamalıdır; bu partiler Cumhuriyet'in partileri olmalıdır, yoksa kendi elleriyle canavar haline getirdikleri hareketler tarafından yozlaştırılırlar ve yutulurlar.


         Bir partinin merkez ya da merkez sağ partisi olabilmesi için Cumhuriyet ve Cumhuriyet'in laiklik ilkesine bağlı olmaları mecburi olmalıdır.

         Tek başına laiklik hiçbir şey değildir. Hatta tek başına laiklik başka türlü bir diktatörlüğün simgesi olmaya adaydır.  Bunun için laiklik küçük düşürülür. Oysa laiklik demokrasinin teminatıdır. Laiklik olmadan demokrasi olmaz. Yani laikliği hedef gösteren aslında demokrasiyi hedef almış demektir

         Peki laikliği hedef gösterenlere karşı ne yapılmalıdır? Bir kere bırakın askeri darbe yapmayı, düşüncesi bile yanlıştır.

         Şimdiye kadar olduğu gibi;

         1. Askeri darbe iktidarın temsil ettiği ideoloji ve uygulamalara karşı yapılacağı gibi;
         2. İktidara karşı olmamakla birlikte, iktidar, darbenin gerçek hedefine karşı etkili bir varlık gösteremediği için de yapılır.

          Bu bağlamda, 1961 Anayasası dışında, 27 Mayıs epeyce karışıktır. Bulanıktır!
 

          Ama 12 Mart ve 12 Eylül darbeleri sanıldığı gibi Adalet Partisi iktidarına karşı olmayıp, darbenin hedeflediği düşmanla iyi mücadele edemediği için yapılmıştır. 


         Yani 12 Mart ve 12 Eylül iktidar partisine karşı değil ama muhalefetteki, sokaktaki sola karşı yapılmıştır.

         12 Eylül’ün Süleyman Demirel başta olmak üzere öteki parti liderlerini gözaltına alması, partilerini kapatması ileri sürdüğüm gerçeği değiştirmez.

         Partiler kapatılmış, liderleri de gözaltına alınmıştır, çünkü bu partiler kendi aralarında dalaşırken büyük ve geleneksel düşmana, sola karşı etkili bir politika üretememişlerdir.

         12 Eylül ve Kenan Evren çok etkili(!) bir politika icat edip bizzat kendileri siyasal İslam’ı temsil etmişlerdir. 12 Mart’ın Erbakan’a Milli Selamet Partisi’ni yalvararak kurdurduğu dikkate alınırsa, iki darbenin birbirinden farklı olmadığı görülür.
 

         Bu da gösteriyor ki 12 Mart ve 12 Eylül kesinlikle (toptan) sola karşı, onu ezmek için yapılmıştır. Sonuç olarak tekmil sağa ve siyasal islam’cılara hizmet etmişlerdir.

         AKP işte bu darbelerin ürünüdür. Bu gün bakmayın liberallerin sözünü ettiği ilerlemeci yenilikçi masallarına, AKP Kesinlikle bir merkez sağ parti değil. O, DP, AP, YTP, ANAP ve DYP içinde, merkez sağ elmasının içinde, siyasal islamcı kurdu olarak yaşadı. Özdemir İnce’nin dediği gibi “çürük elma yere düşerken içindeki kurt olan AKP bir kelebeğe dönüştü.”


         Sözü Özdemir İncenin sözüyle bitirelim:



         “AKP elmasının içinde de bir kurt var, ama bu kurt demokrasi kurdu değil, siyasal islamcı devlet kurdu. O zaman kurtuluş askeri darbede mi? TSK demokrasi ve laiklik için darbe yapmaz; hiçbir zaman yapmadı zaten. Bu nedenle bir daha askeri darbe olmayacak!”

***   ***
DİLİMİZE YERLEŞEN YABANCI KELİMELER
finansör : para destekçisi, malî destekçi.
finiş : İngilizce finish (bitme, bitirme). varış. 
finişe kalkmak : varış için hızlanmak.
firmware : İngilizce firmware. bellenim 
first-class : İngilizce first (birinci, ilk) + İngilizce class (sınıf, zümre; mevki ) birinci orun. birinci mevki 
first lady: İngilizce first (ilk, birinci, baş) + lady (hanım, hanımefendi) başhanımefendi. 
fitness center : İngilizce fitness (liyakat; uygun ve yerinde oluş; sıhhatte oluş) + center (merkez). sağlıklı yaşam merkezi 
fizibilite : İngilizce feasybility (yapılabilirlik, uygulanabilirlik). "Herhangi bir girişimin işletme ve ekonomi yönlerinden durumunu önceden tespit etme" uygulanabilirlik. 
fizyoterapi : Fransızca "hastalıkları su, ışık, ısı, hava ve elektrik gibi fıziksel yöntemlerle tedavi" fizik tedavi
fizyoterapist : fizik tedavi uzmanı.
flâş : İngilizce flash (fotoğraf lâmbası; fotoğraf lâmbasının ışığı; önceliği olan çarpıcı haber veya müzik parçası). Her kavram için ayrı ayrı terimler kullanılması uygun bulunmuştur.
Fotoğraf lâmbası içinçakar. 
Fotoğraf lâmbasının ışığı içinçakıntı. 
Çarpıcı müzik parçası ve haber içinçarpıcı, gözde. 
flash-back : İngilizceden "geçmişteki bir olayı, gösterilen olay arasında yeniden veren sinema çekimi" geriye dönüş 
flora : Lâtince. "Belirli bir bölgede yetişen bitkilerin hepsi, bitki örtüsü" bitki varlığı 
forex : İngilizce "for an exchange" sözünün kısaltılmış şekli.  Döviz ve yabancı para 
formasyon : Fransızca formation (meydana getirme, oluşturma; kurma, kurulma). biçimlenme.
format : İngilizce format. “Boyut, ölçü, kitap boyutu” boyut veya çokluk ekiyle boyutlar. Sözün bilgisayar alanındaki kullanımları için de biçim ve biçimlemek.
formel-enformel : Fransızca biçimsel veya şeklî  “en-" ön ekiyle kurulmuş olan "enformel" içinse biçimsel (veya şeklî) olmayan ve eğitim alanındaki kullanımı için de resmî olmayan eğitim 
forvet: İngilizce forward (ileride olan, öndeki; ön, ileri). "Takımın ileri hattında görevlendirilmiş olan oyuncu" ileri uç oyuncusu, hücum oyuncusukarşılıkları:ileri uç. 

Yayın Tarihi : 07.08.09


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder