7 Eylül 2009 Pazartesi

TELEVİZYONLARDA TÜRK DİZİLERİ

         Yaz aylarında televizyonlar birer birer tatile çıkar. Yeni yayın dönemine kadar eski programların ve eski dizilerin bol bol tekrarıyla bu dönemi geçireceğiz. Deniz güneş ve disko üçgeninde bir tatil düşünen kişiler için bu pekte önemli olmayan bir konu. Televizyonların yaz uykusuna yatmasından evde gün geçirmek zorunda olan emekli ve çok yaşlı olanlar yakınırlar. Gerçi bu ekonomik kriz yüzünden tatil yapabilmek herkesin harcı değil. Bilmiyorum gaztelerden okudunuz mu, televizyon ve radyo haberlerinde flaş haber olarakta geçti; bu yıl ekonomimiz %13 küçülmüş. Eksi gösterge cumhuriyet tarihimizde görülmüş şey değildi. Bu yıl turizm sektörü için çok kötü bir yıl olacak!
         Geçen yıl kriz patladığında televizyonlar acil önlemler aldılar ve uyguladılar. İlk etapta akşam kuşağının vaz geçilmez dizilerinin yeni çekimleri yavaşladı. Daha sonra kimileri yayından da kaldırıldı. Devam edenler ancak en çok izlenenlerdi.

         Yeri gelmişken dizler hakkında bir çift laf etmek istiyorum. Edebiyat dünyamızın çok önemli iki yazarının, Reşat Nuri Güntekin’in “Yaprak Dökümü” ile Halit Ziya Uşaklıgil’in “Aşk-ı Memnu” adlı romanları televizyon dünyasının en önde iki dizisi. Yazarlarımızın ustalıkları, konunun ilginçliği, senaryoyu yazanların bu romanları günümüze uyarlamaları dizilerin çok izlenmesinin başlıca sebepleridir kanımca.

         Reşat Nuri Güntekin’in romanı “Yaprak Dökümü” birkaç kez dizi olarak çekilmiş, sinemaya da uyarlanmıştı. Halit Ziya Uşaklıgil’in romanı “Aşk-ı Memnu” 1975 yılında çekilmiş ve aynı yıl dizi olarak TRT’de yayınlanmıştı. 70’li yıllarda bunalıma giren sinemamızın televizyon dizilerine yöneldiği o dönemde, ünlü yönetmenimiz Halit Refiğ’in çektiği bu ilk televizyon dizimizde kimler vardı bilir misiniz? Bihter rolünde Müjde Ar, Nihal rolünde Itır Esen, Behlül rolünde Salih Güney, mürebbiye rolünde Çolpan İlhan, yakın geçmişte kaybettiğimiz üç büyük sanatçı Adnan bey rolünde Şükran Güngör, Firdevs rolünde Neriman Köksal, ve Peyker rolünde Suna Keskin..

         Aşk-ı Memnu, aşk üçgeni öyküsünün o dönem için korkusuzca işlemesiyle de ayrı bir değer kazanmıştı. Yukarda isimlerini verdiğim bir dönemin dev isimlerinden kurulu güçlü oyuncu kadrosuyla da klasikleşen eser, 1900’lü yıllardaki Osmanlı burjuvazisinin çöküşüne siyasi çöküşle paralellik kurar. Psikolojik boyutlarıyla birlikte gerçekçi bir romantizmle konuyu ele alır. Hikâyenin kahramanı olan Bihter’in, kocasının yeğeniyle yaşadığı yasak aşkın nedenlerini ve sonuçlarını anlatır.

         Bu dizi ile Müjde Ar sinemamızın en çok aranan yıldızı olur. Genç yaşına rağmen baştan çıkarıcı kadın rolünü çok ustaca oynamıştı.

         2008 yılında başlayan yeni dönem dizisinde Bihter’i Beren Saat, Nihal’i Hazal Kaya, Behlül’ü Kıvanç Tatlıtuğ, Adnan Beyi Selçuk Yöntem canlandırıyor. Eski sinema oyuncularından Nebahat Çehre Firdevs’i, Fatma Karanfil aşçı anne Şaheste’yi oynuyor.

         Yaprak Dökümü ve Aşk-ı Memnu dizileri izleyici tarafından çok beğenildi çok tutuldu. Dizilerin yapımcıları 2009 – 2010 yayın yılında da dizinin çekimine devam etme kararı aldılar. Bu ne demek sizce? Bana kalırsa bu konuyu lastik gibi uzat, eğ ve bük demek. Ben iki romanı da okudum. Konunun bu kadar uzun olmadığını biliyorum. Birde konunun geçtiği dönemlerde bırakın cep telefonunu ev telefonları bile yoktu. Oyuncuların ellerinden telefonlar düşmüyor oysa. Bence edebi eserler güne uyarlanmamalı. Her eser bulunduğu dönemin tarihi tanığıdır. Güne uyarlanınca bu tanıklık biter, tarihin günümüze aktarılması mümkün olmaz. En başta kullanılan dil, terim ve tanımlar bu günle uyuşmayabileceği için bozulmuş olacağından ayrıca yazarın anlatımı da yok edilecektir. Kanımca böyle bir şey yazara saygısızlıktır.

         Geçenlerde televizyon ödüllerinin dağıtıldığı Altın Kelebek ödül gecesi yapıldı. Bu gecede Aşk-ı Memnu dizisinin başrol oyuncusu Beren Saat en iyi kadın oyuncu ödülünü alırken yaptığı konuşmada “Her şeyden önce Halit Ziya Uşaklıgil'e dizimize katkılarından dolayı teşekkür etmek istiyorum” dedi.

         Her halde Halit Ziya Uşaklıgil mezarında ters dönmüştür. Öyle ya, kim kime katkıda bulunmuştur? Yazarımız ve romanı Aşk-ı Memnu bundan önce tanınmıyordu da dizi olunca mı tanındı?

         Çağı biz neden böyle saygısızlık yapabilme hakkı olarak algılıyoruz? Bilgisayar çağında her bilgiye kolayca ulaşmak mümkünken, mümkün olmayan saygı mı? Bilgisayar saygıyı öğretmez. Toplum ise saygıyı zorunlu kılar. Bir şeye saygı göstermek, o şeyin var oluşunu kabul etmektir çünkü. Ancak o şekilde toplum içinde bir yer edinilir. Bilgiye bu kadar kolay ulaşılınca, insansızlaşma eğilimi artmaya başladı. İnsanın olmadığı bilgi ne değer taşır ki? İşte bu nedenle ilk önce saygı göstermeyi öğrenmeliyiz. Toplumsal bir varlık olduğumuzu hiç unutmamalıyız. Bilgi ve onun ürettiği şeyler insanın mutluluğuna araç düzeyinde kalmalıdır.


Yayın tarihi : 03.07.09

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder