Belki de en sakıncalı, eskilerin deyimiyle en “netameli” konu üstüne birkaç gündür konuşup duruyoruz. Devleti bu gün yöneten eski milli görüşçü yöneticilerin çocukları başı açık kızlarla evlendiler ya, şaşıran mı arasınız, soran mı ararsınız?
Bütün bu sorulara ben çetele İslamcılığı, köylü İslamcılığı dediğim, içitahat kapılarını kapattığı için eskidiğini ve donduğunu düşündüğüm görüşten ayrı bir görüşle gene dinsel açıdan bakmak istiyorum.
Yüce Allah kadına örtünmesi buyruğunu kur’an yoluyla bize ilettiği çağda insan köle olarak alınıp satılıyordu. Kölenin cinsiyet ayrımı yoktu. Evin kapısına bağlanan köpeğe, yada içeri alınan kediye duyulan sevgi kadar bir sevgi duyularak, hem ev işlerinde hem gönül işlerinde kullanılıyordu. Bunların köle olduğu belli olması için açık olma şartı vardı.
İslamiyet kapanma zorunluluğunu özgür olan, alınıp satılamayan kadınlara getirmişti. Yüce Allah Kur’anın da bu kadınlara örtünmenin ölçülerini koyarken kadının toplumsal konumunu belirlemiştir. Böylelikle köle ile hür kadının fark edilmesi sağlanmıştır. İnanmanın ilk şartı da özgür ve aklı başında olmaktır. Buradan köleler Müslüman olamaz anlamı çıkarılmamalıdır. Bir köle eğer Müslüman olursa Müslüman efendisine kölesini azat etmesi önerilir.
İkinci olarak cinselliğin göstermeciliğini bu örtünme ile önlerken, erkeğe yaradılıştan üremede görevi gereği verilmiş olan daha çok tahrik olma güdüsüne set konmuş oluyor. Erkeğe de her kadına istekle bakma yasağı getirilmiştir. Bu yol doğacak çocukların ana babasının bilinerek soyun devamının sağlanması içindir. Bunun günümüz devlet anlayışında yurttaşlık haklarından, doğan çocukların nesebi belli olarak yararlanabilmesi için gerekli yol olarak ta görülmelidir.
Her şeyin ticari mal olduğu günümüzde Yüce Allahın verdiği, insanın doğası gereği var olan güçleri, gene insanlar tarafından alınır satılır olmuştur. Cinsellikte böyle.. Cinsellikte gelinen nokta ikinci kölelik dönemi değil midir?
Çağımızda toprağa dayalı aile yapıları kalmadı. Toprağa bağlı üretimin değişmesi büyük aileyi küçülterek, aile fertlerini bireyleştirerek özgürleştirdi. Ekonomik olarak bağımsızlığını kazanmış insanlar, bütün bu köleliği çağrıştıran tavırlardan da uzaksa özgür birey olmuşlar demektir. Özgür insan kendisi hakkındaki kararı kendisi verir. Bu insan tipine diş geçiremezsiniz. Artık taliban örtünme biçimleri İslami örtünmenin hedefi olmamalıdır. Elbette kadının süs, ziynet denen yerleri tahriği önlemek amacıyla kapanmalıdır. Bunun ölçüsünü böyle koyarken, şeklini çalışma şartlarının belirleyeceğini hep birlikte göreceğiz.
Şimdi tartışmaya neden olan konuya gelelim. Milli görüşçülerin evlatları açık başlı kızlarla evlenebilir mi? Aşk varsa ortada böyle bir soru kendiliğinden saçma olur. Aşk bütün soruların cevabıdır.
Buna rağmen Ahmet Hakan’ın sorusunu gene Ahmet Hakan’a sorduralım mı?
“Hakikaten de o eski keskin günlerimde başı örtülü olmayan bir kıza âşık olsaydım ne yapardım acaba?”
O “eski keskin günler”...
Gene Ahmet Hakan cevabını versin:
“İsmet Berkan’ın sandığı gibi, ”Aşk devreye girdiğinde herkese susmak düşer” şeklindeki o şahane ilke, bizim mukaddes gettomuzda işlemezdi.”
O eski günler hatırlandıkça insanı şaşırtır çoğunlukla. Çünkü zaman dişlilerinin arasında bütün keskinlikleri budar. Zamanın rahle-i tedrisatından (yani zamanın eğitici, öğretici sıralarından) geçmeyen yok!
Bu gün gelinen bu aşamada Ahmet Hakan şöyle demiş;
“Tamam... Tamam... Ahmet Mücahit Arınç’ların, Ömer Topbaş’ların, aşklarını kalplerine gömmek zorunda kalmamalarından sevinçler devşirelim... “Ne güzel yahu?” diyelim... Mahalleler arası geçişkenliği alkışlarla karşılayalım... Onların bireyselleşmelerine şapka çıkaralım...”
İşin bundan sonrası yetiştirilen mücahideler için epey zordur. Neden mi? Son soruyu da Ahmet Hakan sorsun.
“Ama önemli ayrıntıları da unutmayalım: Mesela... Bu bireyselleşen çocukların politikacı babalarının, daha düne kadar fedakârlık yapmaya teşvik ettikleri türbanlı kızlar kimlerle evlenecekler?”
Bakın ne keskin virajlar ne sarp yollar yapılmış, sanki özellikle gidilmesin diye. Solunda sorunu buydu biliyor musunuz? Set set üstüne, bent bent üstüne kurulurdu. Ne için? Mükemmel insana varmak için. Hint felsefesinden gelen saçma bir görüş. Kimse bu setleri aşamaz, herkes yerlerde sürünürdü. Mükemmel, kusursuz insan olur mu? Olmaz! Çünkü tek mükemmel ve kusursuz olan Yüce Allah’tır. O Allah ki, melekler kadar günahsızlara bile, günahlıları tercih ediyor. Çünkü günahından utanıp dönenin yüreği tam da Yüce Allahın istediği yürektir.
Bir başka açıdan bakacak olursak politikacı manevralarını görürüz. Bu manevralardan o politikacıların taraftarları da çok zaman kaybetti, ülkede.. Bu zamanı tamamıyla ülke kalkınmasına harcasalardı, çoktan dört başı mamur bir ülke olurduk.
***
NOT: Geçen Çarşamba günü Türkçemizin geleceği hakkında duyduğum kaygı ve endişelerden dolayı başlattığım Türkçe konuşma kampanyası içinde, bugün, dilimize yer etmiş yabancı kelimeleri sunmaya devam ediyorum.
amortisman : Fransızca amortissement. aşınma payı veya yıpranma payı
ampirik : Fransızca empirique. deneye dayalı
anakronizm : Fransızca anachronisme. tarih yanılgısı.
anchorman : İngilizce ana haber sunucusu
anekdot : Fransızca anecdote. "Kısa, özlü anlatımı olan güldürücü hikâye, fıkra" fıkra ve hikâyecik
angaje : bağlanmış.
angaje etmek : bağlamak.
angaje olmak : bağlanmak, üstlenmek.
angajman : Fransızca engagement (rehin; taahhüt; anlaşma; bağlantı).: bağlantı.
animasyon : Fransızca animation (canlanma; çizgi film). canlandırma.
animatör : Fransızca animateur (canlandırıcı; sunucu; çizgi film yapımcısı). canlandırıcı.
ankesörlü telefon sözünde geçen ankesör Fransızcadan dilimize geçmiştir. Fransızca encaisseur sözü "para alıcı, tahsildar, mutemet" anlamındadır. kutulu telefon
anomali : Fransızca olan bu söz dilimizde genel anlamda "belli bir ölçüye, belli bir kurala uymama durumu", psikolojide ise "hastalık niteliğinde olmamakla birlikte normalden, belirgin ölçüde sapma gösterme" anlamındadır. aykırılık
ansambl : Fransızca ensemble (bütün, bütünlük, topluluk). Eski Sovyetler Birliği'nde ve Türk cumhuriyetlerinde müzik ve oyun toplulukları topluluk.
antagonist : Fransızca antagoniste sözü "hasım, vuruşan, karşıt, çatışan" anlamlarındadır. Düşmanca, hasımca. Aynı kökten antagonizm sözüne düşmanlık, hasımlık
antet : Fransızca en-tête. "Kâğıt veya zarf üzerine basılmış ad, adres, başlık" başlık antetli, antetsiz: başlıklı ve başlıksız
anti-damping : karşı düşürüm.
antikite : Fransızca antiqutié. “Tarihte ilk çağ, antik devir” ilk çağ. Kelimenin soyut anlamındaki kullanımına karşılık olarak ise eskilik sözü uygundur.
antipati : Fransızca antipathie (sevimsizlik, soğukluk, ısınamama). iticilik, sevimsizlik, soğukluk. antipati duymak : kanı kaynamamak.
antipatik : Fransızca antipathique (sevimsiz, soğuk). sevimsiz, itici, soğuk.
antre : Fransızca entrée (giriş). giriş. .
aperitif : Fransızca apéritif. “İştahı açmak için yemekten önce içilen içki” ön içki
a posteriori : A priori kelimesinin zıddı olan bu kavram için teklif edilen karşılık: soncul.
a priori : Lâtince a priori (denemeye dayanmadan, akıl yoluyla önceden kabul edilen). öncül.
aranje etmek : Türkçe "etmek" yardımcı fiiliyle Fransızca aranje kelimelerinden oluşan bu birleşik fiil düzenlemek, düzenlenmek fiilleriyle karşılanır.
aranjman : Fransızca arrangement (belirli sesler, çalgılar veya topluluklar için yazılmış bir eserin, başka sesler, çalgılar veya topluluklar tarafından söylenip çalınabilmesi için o eserde yapılan değişiklik). düzenleme
aranjör : Fransızca arrangeur. düzenlemeci
arbitraj : Fransızca arbitrage. Ticarî bir terim olarak dilimize geçen bu kelime "hisse senedi, tahvil, döviz gibi değerli kâğıt ve paraları daha kârlı görülen başka kâğıt ve paralarla değiştirme işi" anlamında kullanılmaktadır., ara kazanç
arboretum : Lâtince. "Örnek olabilecek çeşitli ağaçların ve bitkilerin bilimsel amaçlarla yetiştirildiği alan", ağaç parkı
argüman : Fransızca argument kanıt, delil.
arkeolog : kazı bilimci.
arkeoloji : Fr. archéologie. “Tarih öncesi ve eski çağlardan kalma eserleri tarih ve sanat bakımından inceleyen bilim” kazı bilimi .
yayın tarihi : 13.07.09
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder