5 Eylül 2009 Cumartesi

ÜNİVERSİTE SINAVLARINA DOĞRU

         12 eylül askeri harekatının üstünden nerdeyse 30 yıl geçti. O dönemde gençliğin aşırı politize olduğu düşüncesiyle apolitik, sözün kısası ülke gerçekleriyle ilgilenmeyen gençlik yetiştirilmeye çalışıldı. Bu gün geldiğimiz noktada edilgen, sorgulamayan gençlikle karşı karşıyayız.
         Ben, 12 eylül öncesindeki gibi silaha sarılmış, kendince ülke kurtarma görevi edinmiş, paramparça bölünmüş ve kendisiyle oynanan gençlik geri gelsin demiyorum. Bu günde süren o dönemlerin kırıntıları diyeceğim guruplaşmaların sonuçları ortada. Böyle bilinçli gençlik yetişmez, sadece iç ve dış güçlerin oyuncağı olur.

         Gençliğin görevi yarınlara kendisini hazırlayacak donanıma sahip olmaktır. Bunun yolu eğitim görmekten geçer. 12 eylül (ki bu gün o anarşi ortamının 12 eylülle birlikte bir gecede nasıl kesildiği konusu tartışılır bir konudur.) sokak hareketlerinden gençlerin uzaklaşmasını eğitimi yozlaştırarak sağlamıştır. Yarınlara hazır olmak için yeterli donanımı alamayan gençlik doğal olarak edilgen (pasif) olur.

         Bunun üstüne her geçen yıl azalan ücretler karşılığında ya işportacılığa başlayan, yada özel dersler veren öğretmenler, okulda verilmesi gereken dersleri vermez olmuşlardır. Arkasından dersaneler kurulmaya başlanmıştır. Devletten öğretmenlik maaşı alan öğretmenler birde dersanelerde ders vererek gelir elde edince devlet okullarında yeterli eğitimi verirmi?

         Ders yılı sonuna doğru okullara gidin bakın, sınıflar bomboştur. Çünkü yaklaşan Anadolu liseleri ve üniversiteye giriş sınavları nedeniyle öğretmenler okula gelmiyorlar ki..

         Dersaneler para tuzağı.. onların eğitim verdikleri yok! Sadece öğrencilere hızlı karar verme alışkanlığı kazandırıyorlar. Neden niçin sorgulanmadan edinilen bilgi, bilgi değildir. Dersanelerde bunu yapıyor, çöp bilgilerle öğrencinin kafasını dolduruyorlar. Öğrenci sınavlarda başarılı olsun diye yarış atı gibi yetiştiriliyor. Hiç birinin psikolojisine önem verilmiyor.

         Artık eğitimde yol ayrımına gelmiş olmamız lazım. Devlet; belli konularda paralı eğitime izin vermeli. Öğretmenlere de doktorlara yaptığı gibi devlet okulu yada özel okulu seçme zorunluluğu getirmeli. Yalnız unutulmasın; özelleşen eğitim tıpkı özel hastanelerin her dalda hizmet vermemesi gibi, ticari olmayan konularda özel okullarda eğitim vermeyecektir.

         Bu yüzden devlet okulları varlıklarını sürdürmek zorundadır. Her şeyi özelleştirirseniz milli kimlik ortadan kalkar. Ulusal yayın yapan özel radyo ve televizyonların kimlik konusundaki duyarsızlıklarına en azından kullanılan dil önemli bir göstergedir.

         Kültür ticari olamaz. İlk kültür edindiğimiz yer okullarımız olduğuna göre eğitimin kalitesi yükseltilmeli, güzel Türkçe konuşma ve yazma alışkanlığı kazandırmalıdır. Elbette fen bilimleri önemsenmeli, elbette yabancı dil öğretilmeli, ama onların önünde dilini ustalıkla kullanma, kendini ifade etme becerileri kazandırılmalıdır. Kendi dilinde düşünemeyen gençlik yarınları kurmayı başarabilse de, başka milletlerin egemenliğinden kurtulamaz.

         Bu Pazar günü Üniversiteye Seçme Sınavıyla gençlerimizin geleceği belirlenecek. Kimi gülecek kimi ağlayacak. Gençlerimizin bu şekilde geleceklerinin kurulması bence sakıncalı. Bu sınavlar fırsat eşitliği sağlamıyor. Sınavlarda başarılı olanların büyük çoğunluğu düşünmediği konularda eğitim almak zorunda kalıyor. Gelen hiçbir hükümet bu konuda çözüm getirmediği için konu giderek çözümsüzleşiyor. Böylelikle gençlerimiz, yani yarınlarımız harcanıyor.

Artık bu gidişe mutlaka dur denmelidir.


Yayın tarihi…:12.06.09

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder