25 Eylül 2009 Cuma

İÇİ DOLU BALONCUKLAR



         Sabun köpüğünden oluşan şeffaf baloncuklar çocukların eskiden beri çok ilgisini çeker. Bunun için özel oyuncaklarda üretilmiştir. Televizyonlar da gelişen bilgisayar programlarıyla kimi sahne değişimlerini köpük baloncuk görüntüleri kullanarak yapıyorlar. Google earht ile Avrupa ve Amerika’yı gezmek isterseniz bazı ülkelere yaklaştığınızda bir sürü fotoğraf makinesi görüntüsüyle karşılaşırsınız. Birini tıkladığınızda, içinde girdiğiniz kentin manzaralarının olduğu bu tip baloncuklar çıkar. Çok kısa ömürlüdürler. Ömürleri bittiğinde siz kendinizi kentin sokaklarında bulursunuz.

         Bende bu gün sizlere bir dizi baloncuk sunmak istiyorum. Bu yazı dertsiz, tasasız bir yazı olacak ve sizi sıkıntılarınızdan alacak emin olun.

         Birinci baloncuğumuz.

         Kahkaha atmak: İnsanın ruh halini iyileştiren endorfin hormonu nedeniyle güldüğü düşünülüyor. Ancak 10 yıllık bir araştırmanın sonuçları, insanın espriden çok vasat sözler karşısında kahkaha attığını ortaya koyuyor.

          Öpüşmek: Tüm toplumlarda görülmeyen, bu doğrultuda genetik olamayacağı yargısına varılan öpücük, emzirme ve eski insanların çocuklarını ağızlarıyla besleme alışkanlıklarıyla ilişkilendiren teorilere bağlanıyor.

          Rüya görmek: Avusturyalı nörolog Sigmund Freud’un, rüyaların bilinç altını yansıttığına ilişkin teorisine şüpheyle yaklaşılıyor. Rüyanın, genel olarak hisleri yansıttığı söylenebilir, ancak garip düşler görülmesinin nedeni henüz tam olarak açıklanamadı.

          Batıl inançlar: Dinin, bir anlam taşımayan, tuhaf, ancak rahatlatan alışkanlıklar olarak nitelendirilen batıl inançları tetiklediği düşünülüyor.

          Burun karıştırmak: Her dört gençten biri, günde ortalama 4 kez burnunu karıştırıyor ve bunun nedeni bilinmiyor. Burun karıştırmanın, bağışıklık sistemini güçlendirdiğine inananlar var.

          Ergenlik: Diğer hiçbir hayvanın bu dönemden geçmediğine dikkati çekiliyor. Bazı bilim adamları bu dönemin, insan beyninin olgunluk çağına geçmeden önce kendini yeniden düzenlemesine yardımcı olduğunu ya da gelecekteki sorumluluk dolu yıllar öncesinde insanın, davranış biçimleri açısından kendini denemesine izin verdiğini düşünüyor.

          Fedakarlık yapmak: Bu davranışın, insanlar arasındaki bağların geliştirilmesine yönelik olabileceği gibi sadece keyif verdiği için yapılabileceği savunuluyor.

          Sanatsal faaliyetler: Dans etmekten, heykel tıraşlığa tüm sanat biçimlerinin, kişinin kendisini gösterme ve beğendirme isteğinden kaynaklanabileceği belirtiliyor. Nitekim bunun, sadece bilgi ve deneyim paylaşımı için bir araç olabileceği de düşünülüyor.

  
       İkinci baloncuğumuz.

         Alman 1. Ligi Bundesliga kulüplerinden Schalke kulübünün 1924 yılında yazılan marşının bir bölümünde “Hz.Muhammed futbol bilmezdi. Ama o da renklerin arasında en ihtişamlı olanı, mavi-beyazı seçti” sözleri yer alıyor. Müslümanların marştaki Hz. Muhammed ile ilgili bölüme tepki göstermesi karşısında şaşıran Schalke kulübünün sözcüsü, “Konudan haberdarız. İncelemelerimiz sürüyor” açıklaması yaptı.
Gazeteye açıklama yapan kulübün onursal üyesi eski rahip Hans Joachim Dohm da, Hz. Muhammed’in adının geçtiği marşa yönelik tepkilere kayıtsız kalamayacaklarını söyledi. Dohm, “İlk önce tepkinin, gerçek bir inançtan ötürü kaynaklanıp kaynaklanmadığını açıklığa kavuşturmalıyız.
Eğer İslam inancına sahip insanlar marştan gerçekten inciniyorsa, o zaman bunu ciddiye alırız” dedi. Kulübün bu amaçla bir İslam bilimcisini görevlendireceği ve konuyu ayrıntılı olarak inceleyeceği açıklandı.


     Üçüncü baloncuğumuz.

         ABD’NİN New York kentinde yaşayan 27 yaşındaki genç kız, iş bulamayınca mezun olduğu üniversiteye dava açtı. New York Post gazetesinin haberine göre, Trina Thompson geçen yaz Monroe Üniversitesi’nin Bilgi Teknolojisi (IT) bölümünden mezun oldu. İş bulamayan genç kız, üniversitenin kariyer gelişim ofisinden söz verildiği halde yeterince destek almadığını iddia ederek, 70 bin dolarlık okul ücretinin iadesi için mahkemeye başvurdu.

         BRONX Yüksek Mahkemesi’ne götürdüğü dava dilekçesinde okulu hakkında “Bana yardımcı olmak için yeterince çaba göstermediler” diyen Thompson’ın annesi, “Kızım çok kızgın. Onlara o kadar güvendi, ben de güvendim. Ama hiç efor sarf etmediler. Kızım sadece iş istiyor” diye konuştu. Monroe Üniversitesi yetkilileri ise, suçlamaların mesnetsiz olduğunu belirttiler.


         Dördüncü baloncuğumuz.

         Daha sık satırlarla yayın yapan televizyon demek olan (!) HDTV  yayınlarının yaygınlaşmasıyla birlikte rekabet gittikçe kızışıyor. İşte sıra dışı bir TV daha...

         HD kanalların yaygınlaşması bir yana, yurt dışında üç boyutlu demek olan 3D televizyon kanalları için geri sayım başlamış durumda. BSkyB, gelecekte 3D kanallarının çok tutulacağını düşünüyor ve bu bağlamda ilerleyen günlerde uydu yayını üzerinden üç boyutlu yayına başlamayı planlıyor.

         Gelecek yıl başlayacak yayında filmler, spor karşılaşmaları ve çok daha fazla içerik 3 boyutlu olarak izleyicilere sunulacak. Özellikle spor karşılaşmalarını üç boyutlu izlemenin İngiliz holiganlar için çekici olacağı düşünülmüş olsa gerek. Ancak izleyicilerin kendilerini kaptıracağı bu 3 boyutlu yayınları izleyebilmesi için 3D gözlük takmaları gerekecek.

         Bir türlü yaygınlaşamayan 3D sinema perdelerini beklemeyen kullanıcılar da 3D film keyfini bu sayede TV karşısında sürdürebilecek. En azından İngiltere'de Sky+ HD sahibi olanlar bu yayınları alabilecek. Elbette HDTV de gerekecek. Bu atılımı yapan firma müşterilerin birden hücum etmesini beklemese de bu hizmeti ilk sunan olmak ve böylece gelişecek olan 3D yayın pazarında payını erkenden garantilemek istiyor.


         3 boyutlu televizyon konusunda başka bir haberde televizyon izleme biçimlerimizi tamamen değiştirecek devrim niteliğinde bir model geliştirildiği belirtilmişti. Televizyon sabit olarak bir tabana, ekranı diyebileceğimiz yüzü, havaya bakar şekilde yerleştirilecek. Yukarda ışığın yayılıp dağılmasını önleyecek yerdeki ekran boyutlarında bir tavan konulacak. Yerden çıkacak olan ışık, yerle tavan arasında, renk ve biçimleriyle 3 boyutlu görüntü sunacak. Bunu televizyonlar sanal dekorlar kurma işinde kullandılar. Bir ara star haberde spiker boş bir stüdyoda haberleri sunuyordu. Verilen ışıklarla biz onu dolu bir stüdyoda görerek izledik. Sonra bunu atv’de haber sunarken Ali Kırca’da kullanmıştı.

         Bir ara sesi duyduğumuz gibi koku duyacağımız sinema filmlerinin yapılacağı, daha sonra bunun televizyon yayınlarında da uygulanacağını okumuştum. Bilgisayarda yazıcıdan çıktı alınırken kullanılan sistemle doldurulabilen boya tüpleri gibi gene doldurulabilen koku tüpleri kullanılacaktı. Gelen elektrik sinyaliyle filmin vermek istediği atmosferi kokusuyla beraberde duyacaktık.

         Beşinci baloncuğumuz.

         Londra’daki Kings College uzmanlarından Prof. Paul Sharpe, laboratuvarda fare kök hücresinden diş üretmiş. Ürettiği dişi yakında farenin çenesine aşılayacağını belirten Sharpe, yeni dişin hayvanın diş etiyle sinir ve damar bağlantılarını kendiliğinden yapacağını ve normal diş gibi işlev göreceğini bildirmiş. PROF. Sharpe, birkaç yıl içinde hastalar dişçiye gittiklerinde bir miktar kök hücre alınacağını ve bu hücrelerden geliştirilen dişin eksik olanın yerine konacağını söylemiş. Haberi veren New Scientist dergisi, Prof. Sharpeın kök hücrenin diş geliştirmesi için doğru sinyali keşfettiğini bildirdi.



     Altıncı baloncuğumuz.

         ABD’DE bulunan Virginia Tech Üniversitesi mühendislik öğrencileri, görme engellilerin rahatlıkla kullanabileceği yüksek teknoloji ürünü bir araba geliştirdi. Gözleri görmeyen tam 20 kişi de yeni arabayı test etmek için Maryland Üniversitesi’nin park yerinde direksiyon başına geçti. Hazırlanan kum tepeciklerinin çevresinde manevralar yapan görme engelliler, aracı başarıyla test etti.

         DEVRİM niteliğindeki araç, yolu kavrayabilmek için lazer sensörlerden yararlanıyor ve sürücüsüyle, sürücünün giydiği özel titreşimli bir gömlek sayesinde iletişim kuruyor. Bu gömlek, hem sürücüyü hız konusunda yönlendiriyor, hem de gerektiğinde durması için uyarıyor. Özel tasarlanan kulaklıklar ise ses komutları yayınlayarak, aracı kullanan kişiye hangi yöne gitmesi konusunda direktif veriyor.


     Yedinci baloncuğumuz.

         ABD’nin Wisconsin eyaletinde bir mahkeme, tıbbi yardım aramak yerine Tanrıya dua ederek 11 yaşındaki diyabet hastası kızının ölümüne sebep olan babayı “ikinci derece cinayet” işlemekten suçlu buldu

         Tanrının kızını iyileştirebileceği gerekçesiyle kızının tıbbi yardım almasını engelleyen 47 yaşındaki baba Dale Neumann, “Eğer doktora gitseydim, doktoru Tanrıdan daha önde bir pozisyona koymuş olacaktım” dedi. Annenin de daha önce suçlu bulunduğu davada evli çifti 25 yıla kadar hapis bekliyor.

         Kızı, tedavi edilebilir bir hastalık olan diyabetten ölen baba Neumann, kızının grip olduğunu sandığını, durumunun ciddiyetinin farkında olmadığını söyledi. Avukatı ise, “inanç terapisi”nin işe yaradığını ve babanın bir suç işlemediğini belirtti. Savcı ise, kızının hastalığını küçümseyen babanın “inanç bencilliği” yaparak kızının ölümüne sebep olduğu sonucuna vardı.


         Dünyada güzel şeyler olurken böyle ters düşünceye varacak kadar inanç abartıcıları da çıkıyor. Bütün bunlar gelişmenin önünde engel değil. Hayat, gerçeğini en anlamaza bile gelir dayatır. İsterseniz gelişmeyin, isterseniz değişmeyin.

Yayın Tarihi : 31.08.09


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder